Ali Koç'a açık mektup..
"Sıkı bir Galatasaraylıyım.. Ama 16 yıldır hep Fenerbahçe şampiyon olsun istiyorum.."
Matematikçi Mustafa Özer'in bu sözler.. İlginç değil mi? Nasıl oluyor diyorsunuz.. Gelin anlatayım..
**
Sayın Başkan, bir başarı öyküsü yazdınız..
Sadece Fenerbahçeliler için değil, siyasetin yanında spora da çöken nobranlığın saltanatına son verdiniz..
Öykünüz herkes için kıymetli.. Bu kıymete kıymet katacak bir öyküyü paylaşacağım sizinle..
Zira öykünüz, bu öyküler üzerine kurulu..
Üç gün önce dinledim.. Gözlerim buğulu dinledim.. İki satır karalamak için yazı günümü zor bekledim..
**
Kahramanımızın adı Mehmet Hilmi Özer.. Ziraat teknisyeni..
Kuvvayı Milliye'ye 500 asker toplayıp batı cephesine yürüyen Mülazım Mehmet'in torunu..
Nam-ı diğer "Garantici Mustafa Hoca", Matematikçi Mustafa Özer'in de babası..
Gerçek bir Fenerbahçeli.. Ama öyle böyle değil..
İstanbul'a yerleştikten sonra Fenerbahçe'nin gitmediği maçı yok.. Kanarya galipse mutlu Hilmi bey, mağlupsa perişan..
**
Henüz Kemaliye yıllarında, bir hafta sonu Fenerbahçe'nin mağlubiyet haberini alıyor Hilmi bey.. Siniri tepesinde eve doğru yürürken, Kemaliye(EĞİN) Ortaokulu'nun bahçesinde top oynarken görüyor oğullarını.. Babaları Fenerbahçeli ya, İlhami ve Mustafa onu görünce başlıyorlar bağırarak top koşturmaya;
-Can Lefter'e veriyor.. Lefter vuruyoooor ve top ağlardaaaa..
Hilmi beyin kaşları çatık.. Fenerbahçe mağlup ya.. Sesleniyor çocuklarına;
-Lefter vuramamış, gol olmamış.. Irkınızı, dilinizi, dininizi benden aldınız.. Takımınızı da kendiniz seçin sıpalar..
Mağlubiyete kızmış Hilmi beyin bu sözü üzerine İlhami, "Ben Karakartalım o zaman" diyor..
Bir süredir Galatasaraylı olan amcasının baskısı altındaki Mustafa da "Ben de Galatasaraylıyım" diyor..
Mağlubiyetin siniriyle takım işini oğullarına bırakan Hilmi bey sonradan pişman olsa da, oğullarının tercihi değişmiyor..
**
50 yılı aşkın zaman, bir oğlu Beşiktaşlı diğeri Galatasaraylı bir hayatı var Hilmi beyin..
O Fenerbahçesinin maçlarında, oğulları, İnönü'de, Ali Sami Yen'de..
Tatlı sert kavgalarla geçiyor bir ömür..
**
Ve 2001 yılının sonları.. Mehmet Hilmi bey artık son demlerini yaşıyor..
Vefatından bir ay önce oğullarını alıyor karşısına ve bir zarf uzatıyor Mustafa'ya;
-Oğlum, bu zarfta 50 Tane Fenerbahçe bayrağı alacak kadar Mark var.. (Henüz Euro'ya geçilmemiş) Bu parayla Fenerbahçe her şampiyon olduğunda bir bayrak alacaksınız ve getirip mezarıma koyacaksınız.. Sizden sonra da bu işi çocuklarınız yapacak..
Çocuklar şaşkın.. Ama baba nasihatı, baba vasiyeti..
**
Ve Mehmet Hilmi bey bu konuşmadan 1 ay sonra, 2002'de vefat ediyor..
Aradan geçen 16 yılın sonunda öyküyü hala buğulu gözlerle anlatan Mustafa Hoca ne diyor biliyor musunuz;
-Babamın mezarına sadece 5 kez bayrakla gidebildim.. Son 4 yıldır da bayrak götüremeyeceğim için gitmedim..
O paraya hiç dokunulmamış.. Elbette Mark olarak durmuyor.. Sonradan Euro'ya çevrilmiş ve mücevher gibi saklanıyor.. İlla da o parayla alınacak bayrak..
**
Mustafa hocanın gözleri buğuluydu da benim gözlerim kuru muydu dinlerken? Ne mümkün..
Demem o ki sayın başkan, kıymetli futbolcular;
Bu öyküye ihtiyacı var Fenerbahçe'nin, bu öyküye mecbur Fenerbahçe..
Mustafa hoca bu yıl babasının mezarını Fenerbahçe bayrağıyla ziyaret etmek için gün sayıyor..
Erzincan Kemaliye'de bir köy mezarlığındaki bu kabir, bir kez daha Fenerbahçe bayrağıyla şenlenmek için gün sayıyor..
Bir Fenerbahçeli olarak, bu öyküyü dinledikten sonra benim için 2018-2019 sezonunun adı "HİLMİ BEY"dir..
Her golde onun için sevineceğim..
Kim bilir, yeni öykünüze bir altın sayfa açıp, bayrağı siz bile götürebilirsiniz..
Hilmi bey için koşmalı, Hilmi bey için yorulmalı, Hilmi bey için atmalısınız..
Buna sadece Fenerbahçeliler değil, emin olun herkes sevinir..
Galatasaraylı ve Beşiktaşlıların da olduğu bir mecliste anlattım öyküyü.. Ağız birliği ettiler biliyor musunuz;
-Bu yıl Mustafa hoca inşallah bayrağıyla gider babasının mezarına..
**
Bu kadar ayrışmış, kutuplaşmış bir toplumda, böylesine birleştirici bir öykü bulmak zor..
Sayın Ali Koç, kıymetli Fenerbahçeliler, öykünün en güzel kısmını bu yıl siz yazmak zorundasınız..
Hilmi bey köy mezarlığında "BAYRAK" bekliyor..
**
İşte, Mustafa hocanın yazının girişindeki sözleri bu yüzdendi..
Buğulu gözlerle ettiği, o kurşun gibi ağır sözüyle bitireyim;
-Muradım, ben bir Galatasaraylıyım.. Hem de sıkı bir Galatasaraylı.. Ama 16 yıldır hep 'Fenerbahçe şampiyon olsun' istiyorum.. Babamın huzuruna, vasiyetiyle, Fenerbahçe bayrağıyla gitmek istiyorum..
**
Sayın başkan, 70'li yaşlarındaki Mustafa hoca bu yıl o mezarlığa bayrağıyla ve belki de sizinle gitmeli..
Bu öyküyü de siz yazın başkan.. Bu da sizin "şampiyonluğunuz", bu da size yakışan bir öykü olsun..
Her maçtan önce futbolcularınıza şunu fısıldayın lütfen;
-Kuvvacı Mülazım Mehmet'in torunu Hilmi bey sizi bekliyor..