Algı operasyonlarıyla tuzağa düşmeyin
Yönetim, kamuoyu oluşturmak için algı operasyonlarına başvurmakta, bunu da ustalıkla uygulamakta ve genellikle başarılı sonuçlar almaktadır.
Algı operasyonlardaki başarının sebebi:
Başarının sebebi, makam sahiplerinin ve hükümetin, yetkilerini ve devlet imkânlarını kullanması, onun da ötesinde kontrol altında tuttuğu geniş bir medyanın varlığıdır.
Uygulamaların haklılığı ve başarısına ilişkin kamuoyu oluşturulduktan sonra, konunun yanlışlığı ortaya çıkarsa, o politika veya uygulamayı, tam tersi istikamette değiştirmekten çekinmemekte, bu sefer de yeni tutum için elindeki imkânlara güvenerek algı operasyonu yapmaktadır.
Ayrıca hedef toplumun, uygulanan algı operasyonlarından etkilenme kapasitesi ve göstereceği tepki, önceden tahlil edilmekte ve kıymetlendirilmektedir. Bu konuya birkaç örnek vermekte yarar görülmektedir.
Gülen cemaati/Paralel yapı:
Cemaatin önce, başta yargı ve emniyet olmak üzere, devlet kademelerinde yapılanması sağlanmıştır. Onunla ittifak içinde olunmuş ve desteklenmiştir. Cemaat özellikle TSK üzerinde kullanılmıştır.
Sözde askeri vesayeti kaldırma adına, TSK'yı itibarsızlaştırmak için, psikolojik ve onunla birlikte sahte ve düzmece delillere dayalı operasyonlara girişilmiştir. TSK, terörle mücadelede hatalı ve başarısız gösterilmeye çalışılmıştır. Bu girişimler, iktidar ve onun yandaşı medya tarafından desteklenmiş ve yüreklendirilmiştir.
Bu uygulamalar, cemaatin okları yönetime dönene kadar devam etmiş, o andan itibaren paralel devlet olarak nitelendirilen yapıyla mücadeleye girişilmiştir. Mücadele ilerledikçe yapılanların yanlışlığı ve vahameti anlaşılmış, sonra da "ben yapmadım paralel yaptı, aldatıldım" denmiştir. Cemaatin suçluluğu gerçektir. Yapılan mücadele yerindedir. Devam etmelidir.
Ancak konu, "pardon" demekle unutturulamayacak niteliktedir. Bu husustaki algı operasyonu devam etmektedir. Toplumun bir bölümü bundan etkilenmiş görünse de, bir bölümü de bu duruma müsaade edenlerden de hesap sorulması beklentisindedir.
Çözüm süreci/Terörle mücadele:
Terörle mücadelede PKK, yeniden askeri alanda mağlup edilme aşamasındayken ülke, çözüm süreci yanlışına sokulmuştur. Alan terk edilmiş, asker kışlasından çıkarılmamış, örgütle Oslo'da müzakere yapılmıştır. Bunun yanlışlığını söyleyenler hainlikle suçlanmış, terör örgütünün devam eden eylemleri provokasyon olarak nitelendirilmiş, tavizler birbirini takip etmiştir. Çözüm sürecinin doğruluğu yönünde algı operasyonu yapılmıştır.
PYD/PKK-IŞİD mücadelesi Türkiye'ye dokunduğunda PKK ülkedeki eylemlerini artırmış, bölücü siyaset etkinleşmiş, seçimdeki oy kaybının da etkisiyle, yanlıştan dönülerek terörle mücadele yeniden başlamıştır. Bu mücadele yerindedir. Ancak yapılan hatadan dolayı bedeli ağır olmaktadır. Bu sefer de siyasetçisiyle, teröristiyle bölücüler beni aldattı diyerek, çözüm süreci aleyhine, terörle mücadele lehine algı operasyonuna geçilmiştir.
Dış politika ve güvenlik:
Çevremizdeki ve yakın ilgi alanımızdaki ülkelerle ilişkilerimiz bozulmuştur. Geriye, devlet olmayan devlet statüsünde değer verilen Barzani yönetimi kalmıştır. Onun da bağımsızlık söylemlerine kulak tıkanacak duruma gelinmiştir. Yalnızlıktan kurtulmak için NATO ve AB tarafına ağırlık verilmekte, ABD'nin de telkiniyle İsrail'le ilişkiler düzeltilmeye çalışılmaktadır. Özellikle İsrail aleyhine takınılan tutumdan sonra, ilişkilerin düzeltilmesi yönünde sarf edilen sözler şaşkınlık yaratmaktadır.
Bu konularda toplumun yeni durumlara uyum sağlaması için girişilen algı operasyonları dikkat çekecek düzeydedir. Bakalım Kıbrıs'ta devam eden ve teşvik edilen müzakerelerin sonunda gelinecek nokta ve aleyhte oluşacak durumlara karşı hangi mazeretler üretilecek ve algı yaratılmaya çalışılacaktır.
Yeni anayasa ve başkanlık:
Şimdi de yeni anayasa ve başkanlık sisteminin toplum tarafından benimsenmesi için yoğun bir propaganda faaliyeti sürdürülmektedir. Yandaş olarak nitelendirilen ve çok geniş bir kitleye ulaşma kabiliyeti olan medya, seferber olmuş durumdadır.
TBMM ve üyeleri meşruiyetlerini mevcut anayasadan almaktadır. Milletvekilleri "anayasaya sadakatten ayrılmayacaklarına" yemin etmişlerdir. Bu durumda milletvekillerinin, dolayısıyla TBMM'nin, anayasa hükümleri dışına çıkmalarına, sil baştan yeni bir anayasa yapmalarına yetkileri yoktur. Usulüne uygun değişiklikler yapılmıştır, ihtiyaca göre de yapılmaya devam edilebilir.
Başkanlık sistemi de, ülkeyi bütün dertlerinden kurtaracak konu olarak işlenmektedir. Muhalefet partilerinin yaklaşımları da bu yanlışlıklara çanak tutmaktadır. Konular oldubittiye getirilmeye çalışılmaktadır.
Sonuçta algı operasyonlarıyla tuzağa düşmemek için toplumun biat kültüründen uzaklaşarak duyarlı, dikkatli ve uyanık olması, her söylenene kanmaması gerekli görülmektedir.