AKP'ye siyasi kemoterapi!

Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu "Türkiye 100 yıl süren bu parantezini önümüzdeki günlerde kapatacaktır." dedi!

"100 yıllık parantez"den neyi kastettiği belli! Türkiye, 100 yıla yakındır saltanatla değil cumhuriyetle yönetiliyor!

Ahmet Davutoğlu da Dışişleri Bakanı'yken, "Son yüz yıl kapatılması gereken bir parantezdir. Osmanlı'dan sonra başlayan ayrışma bir parantezdir." demişti.

AKP Balıkesir Milletvekili Tülay Babuşçu ise, Facebook'ta, "600 yıllık İmparatorluğun 90 yıllık reklâm arası sona erdi" diye bir mesaj yayınlamıştı.

TRT'de 2014 yılında yapılan bir programda SETA adına konuşan Hatem Ete, "Ermeni sorununda, Kıbrıs, Dersim ve Kürt sorununda olduğu gibi 100 yıllık parantez kapanıyor. 2023 vizyonuna AK Parti genel başkanının yüklediği vizyon, 100 yıllık parantezi kapatmaktır" demişti.

***

Peki Cumhuriyet dönemini parantez olarak gören bir kadronun "cumhur ittifakı" kavramını kullanması fikir namusuna sığar mı?

Sığmaz ama, daha önce de Avrupa Birliği'ne teslimiyeti öngören rapora "ulusal program" dememişler miydi?

Bütün bunlar kavramların zihinlerde meydana getirdiği algıdan yararlanmak için başvurulan siyasi dolandırıcılık girişimleridir.

Fakat bu görüşler, esas olarak ABD ve AB'nin dayatmalarını kabul edenler tarafından seslendiriliyor. Bir ara Devlet Bahçeli de "Türk vatandaşlarını Türk Milletine bağlayan bağ, sadece ve sadece hukuki bir bağ olan vatandaşlık bağıdır" diyordu. Bu sebeple olsa gerek, cumhuriyeti 100 yıllık parantez olarak gören AKP ile ittifak yapabildi.

***

AKP kadroları, 24 Haziran seçimlerini, 100 yıllık rejimi değiştirmek için bir fırsat olarak görüyor! Bu kesin! O halde "millet ittifakı"nı oluşturan CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi ve Demokrat Parti kadrolarının, Türk Milleti'nin Atatürk ile başladığı tarihi yolculuğuna devam edeceğini, bu yolculuğun öyle 100 yıl değil, kıyamete kadar süreceğini her vesileyle ve her gün hatırlatması gerekir..

Şu anda Türkiye, "Cumhuriyet yaşayacak mı yoksa ayak bağlarından kurtularak yoluna devam edecek mi?" mücadelesi veriyor. Bu işin şakası yok!

Gerçi, iktidardaki "metal yorgunluğu", ne yapsalar giderilemiyor. Tayyip Erdoğan'ın milletvekili aday listeleri ile ilgili şu sözlerine bakınız:

"Biz hücrelerini sürekli olarak yenileyen bir siyasi partiyiz; dolayısıyla yeni bir kadro ortaya koymanın gayreti içerisinde olacağız."

Gerçekten de hücre yenilenmezse vücut ölür! Fakat, cumhuriyeti 100 yıllık parantez olarak görmek bir kanser vakası gibi bütün vücudu sarmışsa, tedavi amacıyla siyasi kemoterapi uygulanırken sağlıklı hücreler de öldürülüyorsa, AKP yaşayabilir mi?

İstediğiniz kadar yeni hücre verin? Kanser onları da saracak ve siyaseten yok edecektir. Çünkü bünye, bağrından çıktığı milletin adına bile tahammül edememektedir!

***

Erdoğan'ın "tamam mı devam mı?" ikilemine girmesinin asıl sebebi ise karşısında bu defa Meral Akşener gibi iddialı ve ikinci turda seçimi kazanabilecek bir aday bulunmasıdır.

Tam bu noktada dış ilişkiler devreye giriyor!

Okan Öztürk diyor ki, "ABD, Suriye meselesinde AKP ve Erdoğan'ı zorda bırakacak saldırıları bıçak gibi kestirdi. Suriye konusu da gündemden düşürüldü.

Fakat Kıbrıs'ta 'Türk askerinin adadan çıkarılması' ve 'Türkiye'nin garantörlükten vazgeçmesi' kabul edilmiş görünüyor. İngiliz askerinin adadan gitmesinden hiç bahsedilmiyor. İngiliz basınında Türkiye ve Erdoğan övgüleri başladı. Üstüne de Erdoğan İngiltere'ye gitti. Yani Erdoğan'a önce 'Kıbrıs'ı ver' mesajı gönderiliyor, sonra da seçimi kazanması için gereken 'para muslukları'nı açmayı vaat ediyorlar! Batı, Erdoğan'dan vazgeçmeyecek! Bu oyunu sadece bu ülkenin sağduyulu insanları bozabilir, şayet gelişmeleri doğru okuyabilirse!"

Kısacası, kemoterapi için verilecek para AKP'yi de kurtaramaz ama Kıbrıs elden gider!

Yazarın Diğer Yazıları