AKP'ye oy vermek vatanın satılmasına oy vermek değil mi?
Geçtiğimiz günlerde “Sıra Karadeniz yaylalarını satmaya mı geldi?” başlıklı yazımda, Bayındırlık Bakanı Faruk Özak’ın yaylaları karayoluyla birbirine bağlamak projesinin güzel olduğunu, fakat bu işin altından AKP’nin yabancılara satış planlarının çıkabileceğini yazmıştım.
Çünkü önümüzde örnekler vardı. GAP’ın ve KOP’un İsrail’e Resmi Gazete’de yayımlanmış kararnamelerle nasıl devredilmek istendiğine dair bilgileri kamuoyuna bu sütunda duyurmuştuk. Yine GAP’ı bitirmek için 10 milyar dolar yabancı sermayeye ihtiyaç olduğu bahanesiyle, Yabancı Sermaye Derneği’nin Başbakan nezdindeki girişimlerini de gündeme getirmiştik.
İsrail ile imzalanan protokollerin gereği yerine getirilememiş olacak ki bu defa İngiliz güdümlü Arap sermayesi devreye sokuldu.
* * *
Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Gökhan Günaydın ve TEMA Vakfı Başkanı Ümit Gürses ise ortak bir bildiri yayımlayıp, vatan topraklarının Arap sermayesine peşkeş çekilmesine dikkat çekti:
“Son zamanlarda başta Suudi Arabistan olmak üzere emperyalist Batı’nın güdümündeki kimi Arap ülkeleri, nedense Türkiye’de tarımsal yatırım yapmak gerekçesiyle ‘sulu tarım arazilerine sahip olmak’ heveslerine kapılmış görünmektedir.
Ama, daha ilginci ve ibret verici olan ise ‘mal pazarlamacı tüccar ya da emlak komisyoncusu’ örneği, ülkenin üst düzey kimi siyasal sorumlularının ’babalarının mülkü hakkında karar verir’gibi, bu niyet ve heves sahipleriyle pazarlığa oturmuş bulunmalarıdır.
Üstelik ülke arazisini yabancıya devir pazarlığı, bu yoksul halkın onlarca milyar dolar harcayarak meydana getirdiği ve GAP gibi henüz tamamlanmamış olanlar dahil, sulanan tarım arazileri üzerinden sürdürülmektedir.
Sormak gerekiyor; Türkiye tarımını kurtarmak Arap sermayesine mi düştü? Türkiye tarımının üstün teknoloji kullanma ihtiyacı olabilir. Bu ihtiyaç öncelikle ulusal koşullarda gerçekleştirilmiş araştırma çalışmalarından karşılanmalıdır. Gerektiğinde bu ihtiyacın bilgi ve teknolojinin evrenselliği ilkesi uyarınca gelişmiş ülkelerden transferi de mümkündür. Ama bir kez daha sormak gerekir; ‘Arap sermayesinin gelişmiş tarım teknolojisi mi var ki ona el açıyoruz?’
Önce şu bilinmelidir: Bu ülkenin tarım arazisi satılık mal değildir, korunması gereken ulusal varlıktır. Satılamaz.
Unutulmamalıdır ki, esasen yeterince beslenemeyen yetmiş milyonluk ve yakın gelecekte yüz milyon olacak bu toplumun insan gibi yaşaması ve yaşam güvenliği, öncelikle bu toprağın yabancı mülkü haline getirilmesine değil, bu kaynağın mutlaka korunmasına ve doğru kullanılmasına bağlıdır.
Ve şunun da farkında olmak gerekir: Kökeni ve niteliği ne olursa olsun, yabancı sermayenin tek ve nihai amacı bulunduğu ülkenin kaynaklarını kullanarak o ülkeden kâr ve kazanç transfer etmektir, o ülkeyi mutlaka sömürmektir.
Ulusal varlık olan Türkiye toprağı yabancının kâr aktarımı kaynağı haline getirilemez. Böylesi bir yaklaşım kimden gelirse gelsin, ulusal egemenlik ve ulusal bağımsızlıkla hiçbir biçimde bağdaşamaz. Çünkü toprak egemenliktir, bağımsızlıktır. Çünkü toprak vatandır.
Sorumlu ve yetkilileri ülkesel ve ulusal yararlarımızı korumacı ‘milli’ çizgiye çağırıyoruz.
Kamuoyu ve medyayı ulusal egemenlik ve bağımsızlığın temeli olan yurt toprağını koruma mücadelesinde duyarlılık göstermeye ve dayanışmaya çağırıyoruz.
Unutulmamalıdır ki bir avuç toprak üretilemez kaynaktır. Bir avuç toprak vatandır.”
* * *
Görüyoruz ki AKP’nin ürettiği herhangi bir projenin, aslında yabancıların projesi olup olmadığına dikkat etmek gerekiyor. O halde en doğrusu, hakkında bu kadar güvensizlik olan bir iktidarı halk oyuyla indirmektir. Dolayısıyla vatanın satılmasından sadece AKP’yi yönetenler değil, AKP’ye oy verenler de sorumludur.