AKP'ye oy verenlerin tarihi sorumluluğu!
ABD Başkanı Trump'ın Suudi Arabistan ile yüz milyarlarca dolarlık silah anlaşması yaptıktan sonra, kılıç ile dans etmesi ve Beşar Esad'ın Suriye'de İran'ın desteğiyle "tarif edilemeyecek kadar korkunç suçlar" işlediğini iddia ederek "İran rejimi, küresel terörizme öncülük ediyor. Bölgede yıkım ve kaosu yayıyor" demesi, bundan sonraki hedeflerini gösteriyor!
***
Nitekim İngiliz gazeteci Robert Fisk, Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın kendi ülkesindeki ve Irak'taki Sünni aşiretlerini, İran, Beşar Esad rejimi, Hizbullah ve Yemen'deki Husilerin üzerine sürmeyi plânladığını hatırlattı.
Fisk, "Şii İran, Suriye, Hizbullah ve Husileri - ki bu Amerikalılar için basit bir 'antiterörist' hikâyeden ibaret- yok etmek istiyorlar. Bu da yaklaşan savaş için Trump'ın bin Selman ve dostlarına 100 milyar dolarlık ABD füzesi, uçağı, gemisi, mühimmatı verebilmesi anlamına geliyor. Amerika mutlu olacak, İsrail de..." diye yazdı ve Trump'ın Orta Doğu'da büyük bir savaşa hazırlandığını Suudi Arabistan ziyaretinin arkasındaki motivasyonun İsrail'in desteğiyle Orta Doğu'daki Sünni Müslümanları Şii Müslümanlarla karşı karşıya getirmek olduğunu belirtti.
***
ABD'nin "İslam içi çatışma stratejisi" uyguladığını yıllardan beri her vesileyle gündeme getiriyoruz. Bu stratejiyi 2003 ve 2004 tarihli Rand Corporation raporlarında kendileri açıkladı. İlk olarak İbrahim Karagül'ün duyurduğu "11 Eylül'den sonra ABD'nin İslam stratejisi" başlıklı ve 2004 tarihli ikinci raporu hazırlayanlar arasında Danimarka'da Hz. Muhammed'e hakaret içiren karikatürleri yayınlayan editör Flemming'in hocası Daniel Pipes de vardı!
Raporda, medeniyetler çatışmasından sonra "medeniyet içi çatışma" inceleniyor ve "İslam kendi içinde çatışacak" öngörüsünde bulunuluyordu!
Raporun başlıkları şöyleydi:
"Şii-Sünni bölünmesi, Arap-Arap olmayan bölünmesi, Etnik topluluklar, kabileler ve klanlar, Sünni İslam'ın merkez ağırlığının Arap dünyasının dışına çıkarılması ve Irak merkezli olarak Şiilerle siyasi iş birliğine gidilmesi, Ilımlı Müslümanlar Enternasyoneli oluşturulması, Radikal birlikteliklerin dağıtılması ve para kaynaklarının kesilmesi, Medrese ve camilerde reform, Alternatif İslami gruplara ekonomik destek verilmesi, Ilımlılığı ve modernliği savunan Müslüman sivil toplum kuruluşlarının desteklenmesi, ABD'nin terörle mücadelesinin İslam'ı hedef almadığının anlatılması ve bu çerçevede ılımlı ülkelerin desteğinin sağlanması, İslamcılara siyasi destek verilerek ılımlı akımların güç kazanmasına yol açılması, Müslüman diaspora ile birlikte çalışmak, İslam dünyasındaki askeri kurumlarla asker-asker iş birliği kurulması, bölge ve dil uzmanları üzerinden kültürel istihbaratın ilerletilmesi."
***
Bu projelerin çoğu bazı değişikliklerle uygulandı. Irak ve Suriye'de yapılan iş Şiiler ve Sünnilerin birbirine kırdırılmasıdır.
İran'a gelince...
İlk çağları bir kenara bırakırsak, İran'daki Türk hâkimiyeti 1150 yıl önce başlar. Gazneliler, Selçuklular, Harezmşahlar, İlhanlılar, Safeviler, Akkoyunlular, Karakoyunlular, Avşarlar, Kaçarlar hanedanları olmak üzere Türkler, 976 yıl bölgede kesintisiz olarak hüküm sürmüştür. Rus-Fars iş birliği ile Türk Kaçar Hanedanı çökertildi, yerine Pehlevi rejimi geldi. Yani Türkiye ile İran, ABD adına karşı karşıya gelirse, sonuçta kaybeden yine Türk varlığı olur! Çünkü İran nüfusunun yarısı Türk olduğundan, Türkler de birbirini kırmış olur.
25-30 yıldır, Türkiye'de bir İran düşmanlığı oluşturulmak isteniyor. Hatta Uğur Mumcu'nun öldürülmesi olayı da yapılan resmi açıklamalar ve basın üzerinden "Katiller, İran'dan geldi" kışkırtmasıyla bu doğrultuda kullanılmak istendi. Bu açıklamaların doğru olmadığı anlaşıldı. Şimdi, Türkiye'nin Suriye'de kullanıldığı gibi İran'a yönelik saldırıda da kullanılması, kendi sonunu getirir. Bu yüzden, özellikle AKP'ye oy veren vatandaşlara büyük sorumluluk düşmektedir!