AKP’nin suç dosyası!
İngilizlerin Reuters ajansı “Türkiye, Orta Doğu’da devre dışı kaldı” yorumunu “ABD ve Rusya’nın uzlaşması sonucu, Türkiye, figüran konumuna düştü” diye bitirdi.
“Figüran”lık bir ülke için ağır bir benzetmedir. Bilindiği gibi savaş filmlerinde çok sayıda figüran kullanılır. Bir de dublör vardır ki tehlikeli sahnelerde bir oyuncunun yerine oynayan kişiye denilir.
Türkiye’nin siyasi iktidar yüzünden düştüğü durum, figürana değil ama dublöre benzetilebilir. Orta Doğu’da tehlikeli rollerde asıl oyuncular olan ABD ve İngiltere’nin yerine oynatılan fakat rolünü de beceremeyip elini yüzünü kana bulayan bir yönetim...
***
Yine İngiliz gazetesi Times, dünyanın dört bir yanından gelen cihatçıların “Türkiye’nin sınır politikası” sayesinde, kolayca Suriye’ye girebildiğini yazdı. İçeride ise Taraf gazetesi yazarı Emre Uslu, Mavi Marmara faciasının tertipleyicisi olan İHH’nın Suriye’ye devlet kasasından yardım taşıdığını ve El Kaide ve El Nusra gibi örgütleri MİT’in desteklediğini iddia etti.
CHP Gaziantep Milletvekili Ali Serindağ, Suriyeli muhaliflerin Gaziantep’i lojistik üs, örgütlenme üssü, planlama üssü gibi kullandığını söyledi.
Bu arada Rusya’nın Sesi, ABD askeri istihbarat raporuna dayandırdığı haberinde sarin gazının Irak El Kaidesi tarafından ve Türkiye üzerinden Suriye’deki El Nusra örgütüne gönderildiğini öne sürdü.
***
AKP iktidarı, Suriye’de ABD ve İngiltere adına dublörlük yaparken, teröristlere yardım ve yataklık yapmakla veya “lojistik destek vermek” le kalmadı, ülkenin adına El Nusracılar üzerinden sarin gazını da bulaştırdı...
“Yabancı devlet aleyhine asker toplamak” başlığı altında düzenlenen Türk Ceza Yasası’nın 306’ncı maddesi şu hükümleri
içeriyor:
“1-Türkiye Devletini savaş tehlikesi ile karşı karşıya bırakacak şekilde, yetkisiz olarak, yabancı bir devlete karşı asker toplayan veya diğer hasmane hareketlerde bulunan kimseye beş yıldan oniki yıla kadar hapis cezası verilir.
2-Fiil sonucu savaş meydana gelirse faile müebbet hapis cezası verilir.”
Maddenin beşinci fıkrasında ise “Bu maddede yer alan suçun kovuşturulması Adalet Bakanı’nın iznine bağlıdır”
deniliyor.
Görüldüğü gibi bu suçu bizzat hükümetin işleyebileceği düşünülmemiş bile... Adalet Bakanı, kendi başbakanı veya hükümeti hakkında kovuşturma izni vermeyeceğine göre, maddenin bir geçerliliği de yok ama burada esas olan “Yabancı devlet aleyhine asker toplamak” suçunun işlenip işlenmediğidir.
***
Bir de Gezi olaylarında, hiç gereği yokken Başbakan’ın emriyle göstericilere sert müdahale sonucunda, altı gencin öldürülmesi var... Şimdi olaylarda görev yapan bazı polisler hakkında soruşturma açılarak, hukuki süreç yerine getiriliyor. Konu ile ilgili haberlerde kusuru görülen polislere “kıdem durdurma” cezası verilebileceği belirtiliyor. İnsan hayatına karşı kıdem durdurma ile o gençlerin ana babalarının acılarını dindirebilecekler mi? Aslında bu olaylar, göz göre göre işlenen cinayetlerdir. Suçun azmettiricileri bellidir.
Eskişehir’de dövülerek öldürülen Ali İsmail Korkmaz adlı genç için, “polisi zor durumda bırakmak için arkadaşları öldürmüştür!” diyebilen bir vali hâlâ görevdedir. Üstelik bir karikatürist, gezici gençlerin bir kısmına “senin görevin de ölmek” denildiğini iddia ederek aynı vicdansızlığı sergiledi.
Esasen iktidarın açılım politikaları, Oslo sürecinden itibaren Yüce Divan’lık suçlardır. ABD ve NATO’ya dayanarak Anayasal rejimi ortadan kaldırmaya çalışan iktidar mensuplarının hiçbiri, hukuki sorumluluktan kurtulamayacaktır.