AKP’nin Küçük Adımlar Stratejisi!
“Kurucu irade nedir ve kurucu kimdir?” başlıklı yazımda, Türk Ocakları’nın Cumhuriyetin 100’üncü yılına armağan olarak yayımladığı “Cumhuriyetimizin İkinci Yüzyılına Girerken Sorunlar ve Çözümler” adlı eserde Türk Ocakları Genel Başkanı Prof. Dr. Mehmet Öz’ün, giriş makalesinde temel ilkelere dokunulmamak kaydıyla yeni anayasaya olur verdiğini belirtmiştim!
Prof. Öz, X hesabından, yazıma mesaj olarak bir açıklama geçti. Açıklama şöyle:
“Sayın Bulut, öncelikle Armağan Kitap hakkındaki yazınız için teşekkür ederim. Yeni Anayasa'ya ‘olur verdiğimiz’ ifadesinin yol açtığı yanlış anlamaya karşı kısaca ifade etmek isterim ki, biz ‘Yeni Anayasa’nın öncelikli meselemiz olmadığını, hayat pahalılığı, sığınmacılar ve göçmenler meselesi başta olmak üzere temel sorunların acilen çözülmesi gerektiğini belirtiyor ve ‘...defalarca değiştirilmiş 1982 Anayasası yerine yeni bir anayasa yapılacaksa...’ diyerek bu konudaki kırmızı çizgileri vurguluyoruz. Yazımın sonuç kısmından iki cümleyi aynen paylaşıyorum: Son olarak ifade etmek isterim ki, Cumhuriyet'in ikinci yüzyılında, defalarca değiştirilmiş 1982 Anayasası yerine yeni bir anayasa yapılacaksa bu mümkün olan en geniş uzlaşma ile ve demokratik, laik, sosyal hukuk devleti esas alınarak yapılmalıdır. Cumhuriyet'imizin kuruluş felsefesinde yatan Türk milleti ve Türk milliyetçiliği anlayışı doğrultusunda devletin dili, şekli, başkenti ve vatandaşlık tanımı ile ilgili hususlar ve üniter yapı asla tartışma konusu olmamalıdır."
***
Benim yazım, kurucu iradeyi 1912’de ortaya koymuş bir kuruluşun, “1982 Anayasası yerine yeni bir anayasa yapılacaksa” ifadesiyle dahi kimseye en küçük bir taviz vermemesi gerektiğine dair bir uyarıdır.
İktidar veya Cumhur İttifakı, yakın zamana kadar, devletin temel niteliklerini değiştirmekten bahsediyordu. Meselâ, AKP’nin gerçek düşüncesini, Başbakanlık Müsteşarlığı ve Millî Eğitim Bakanlığı da yapan Ömer Dinçer, 19-21 Mayıs 1995’te Sivas’ta düzenlenen bir sempozyumda yaptığı konuşmada, ortaya koymuş ve “Türkiye Cumhuriyeti’nin başlangıçta ortaya koyduğu bütün temel ilkelerin laiklik, cumhuriyet ve milliyetçilik gibi birçok temel ilkenin yerini daha çok katılımcı, daha adem-i merkezi, daha Müslüman bir yapıya devretmesi zorunluluğu bulunduğunu ve artık bunun zamanının geldiği düşüncesini taşıyorum” demişti.
Meselâ, halen Cumhurbaşkanlığı başdanışmanı olan Mehmet Uçum, 30 Aralık 2015 tarihli yazısında, "1924’le birlikte Kuruluş Felsefesi’ne geçildi ve bu Kuruluş Felsefesi -dışlayıcı ve baskıcı- ulus yaklaşımı üzerine kuruldu. Bu felsefeden ise, tek etnik ve lengüistik (dilsel) kimlik esaslı Türk Milleti ideolojisine dayanan devlet pratikleri çıktı.
Kuruluş Felsefesi, 2002'den itibaren Türkiye Toplumu tarafından tasfiye sürecine sokuldu. Yani, dışlayıcı ve baskıcı Türk Milletinden kapsayıcı ve özgürleştirici Türkiye Milletine geçiş sürecinde Kürt sorununun kalıcı çözümünün gerçekleşeceği bir siyasal realite söz konusudur. Gerçekten de Türkiye Toplumu, özellikle AK Parti hükümetleriyle birlikte bir Türkiye Milleti inşa süreci yürütüyor." diye yazmış ve bu söylemi daha sonraki yıllarda da birkaç defa tekrarlamıştı.
Aynı Uçum, 2024 Nisan ayında, “Yeni Anayasa”da ilk 3 maddenin değişmeyeceğini açıkladı.
Bu farklı tutumu, “AKP’nin Yeni Anayasa Tuzağı” başlığı altında incelemiş ve “Madem, Cumhuriyetin temelleri değişmeyecek, Tayyip Erdoğan neden ‘milletin çeşitliliğini yansıtan bir anayasa’ yapacaklarını ilan etti? ‘Milletin çeşitliliğine dayanan anayasa’ ne demek? ‘Devletin kurucu iradesini değiştireceğiz ve Türkiye’yi Türk Milleti’nin devleti olmaktan çıkaracağız’ demek değil mi?” diye sormuştum.
***
AKP’nin milliyetçi aydınları ikna etmek için bir ileri iki geri gibi farklı tutumlar sergilemesi, kimseyi yanıltmamalıdır. Zira AKP, bu işte Avrupa Birliği’nin kuruluşunda da uygulanan “Küçük Adımlar Stratejisi”ni uygulamaktadır.
Rahmetli Doç. Dr. Kutlu Merih, yıllar önce bu stratejiyi şöyle izah etmişti:
“Burada ana fikir, ulus devletlerin bağımsızlıklarının ve demokrasilerinin içini bir takım pragmatik formüllerle giderek sığlaştırmak ve gereksiz hâle getirmektir.”
AKP de AB ve ABD himayesinde “Küçük Adımlar Stratejisi” ile millî devletin altını oyuyor. Aslında fiilen millî devleti yok ettiler ama bu fiil, onları Anayasa’yı cebir ve şiddetle ortadan kaldırmak suçunun faili yapar!
Dolayısıyla böyle bir iktidar karşısında, milliyetçi aydınlar, “yeni bir anayasa yapılacaksa” gibi en küçük bir “açık kapı” bırakmamalıdır!