AKP, yeni 'yandaş'lar arıyor!
AKP’nin yerel seçimler için seferberlik başlattığına bir bayan esnafın eşime anlattığı, “Yandaş arıyorlar, keşke bana geldiklerinde sen de burada olsaydın” demesiyle şahit olduk.
Hanımefendiler gelmişler. “Partimize üye olur musun?” demişler. “Bize kendinle birlikte 50-60 ’yandaş’da getirmen gerekir!” ricasında bulunmuşlar. Esnaf hanımefendi, “Benim yandaşım yok, müşterim, hısımım-akrabam var” demiş ve bu sefer AKP’li hanımefendilere, o sormuş:
“-Diyelim ki AKP’ye üye oldum. Benim bundan ne kazancım olacak?”
Cevap, acı bir Türkiye gerçeği olarak suratına çarpılmış:
“-Başına bir iş geldiğinde, sıkıntıya düştüğünde bizi arayacaksın, problemini biz çözeceğiz!”
Görünüşte ne kadar “insanî” ne kadar “sosyal” ve ne kadar “vicdanî” bir faaliyet ve organizasyon, öyle değil mi? Sanki Kızılay, sanki AMATEM mübarek.
Amma hakikat böyle mi? Geliniz, “bir esnafın başına ne tür bir iş gelebilir” sorusuna cevap arayarak bu konuyu hep birlikte düşünelim.
Her türlü iş gelir, amma diyelim ki komşu esnafla yahut bir müşteri ile aralarında anlaşmazlık oldu ve olay tatsız bir şekilde gelişti. AKP üyesi olan bu esnafımız böyle bir durumda üye olduğu AKP il, yahut ilçe başkanlığına gidecek, -çünkü onlar öyle diyor- şu meseleyi çözün diyecek.
Bu “Şu meseleyi çözün” demek aslında “benim lehime çözün” demek değil midir? Öyledir, artık o kadarını sen anlayıver. İşte “yandaşlık” bu ve “burada, böyle durumlarda lâzım” olan bir kazanım!
Artık devreye AKP girmiş, problemin çözüleceği doğru ve gerçek zemin olan “karakol” yahut “savcılık” artık her neresi ise, işte oralara, nizalı taraflardan hangisinin AKP’li olduğu bildirilmiştir.
Peki, bu nedir?
* Bu, AKP’nin hukuku devreden çıkarıp, yerine partiyi koymasıdır.
* Yine bu, devletin yerine AKP’yi ikame etmektir.
* Bu, AKP’nin adâlet aramadığının, haklıyı değil partiliyi kolladığının itirafı, Dicle kenarında kaybolmuş annesi için meleyen kuzuyu, kurttan tarafa kovmanın fiili durumudur.
Hastanede bir işin varsa partinin devreye girmesi, vergi dairesinde bir işin varsa partinin devreye girmesi, sosyal güvenlik kuruluşlarından birinde bir işin varsa partinin devreye girmesi, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfı’na, belediyeye bir müracaatın varsa partinin devreye girmesi, kredi için bir bankaya müracaat etmişsen partinin devreye girmesi, ihale işlerinde partinin devreye girmesi aslında adaletin ve hukukun yerine partinin ikamesidir ve işte diktatörlük diye tam da buna denir...
Çünkü yapılan iş, partili olanın sırf partili olduğu için en az bir adım öne geçirilmesi, partili olmayanın her türlü haktan mahrum edilmesidir.
Yapılan iş, görevin ehline ve hakkın hak sahibine verilmemesi için parti gücünün kullanılmasıdır.
Bu ise, zulümdür.
Zulümle zengin olunur amma abat olunmaz.
Sayın Başbakan ağaçlarımıza dokunmayın diyen gençlere, “Ormanda yaşamak istiyorsan ormana git” tavsiyesinde bulunmuş. Bu gençler Başbakanın tavsiyesine uyacaklarsa oldukları yerde kalmaları gerekiyor. Çünkü ormanda bile artık şehirlerdeki kadar orman kanunlarının geçerliliği kalmadı.
Bu iş nasıl oldu derseniz, yukarıdan beri anlatıyoruz ya; hukukun yerini yandaşlık, particilik alınca böyle oldu.