AKP, neden Türk apartmanını yıktı?
Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan ve Bülent Arınç’ın içinde yetiştiği Milli Nizam, Milli Selamet, Refah, Fazilet partilerinin bugünkü temsilcisi olan Saadet Partisi’nin Genel Başkanı Mustafa Kamalak, “Hükümet savaş için biletini almış vaziyette. Biz Milli Görüş olarak ülkenin bir savaşa sokulmak istendiğini 1.5-2 yıldır haykırıyoruz. Birçok insanın yönünü Suriye’ye döndürmeye cesaret edemediği dönemde Saadet Partisi olarak orayı ziyaret ettik. Hükümeti uyardık. O günlerde komplo teorisi peşinde olmakla suçlandık. Türkiye adım adım bir savaşa sürüklenmek isteniyor. Amaç Büyük İsrail Devletini kurmaktır. Büyük Orta Doğu Projesi adım adım işlemektedir” dedi.
***
Kamalak’ın değerlendirmesine göre, AKP iktidarının çıkardığı tezkere savaş biletidir. Üstelik bu biletin kesilmesini isteyenler “ırkçı siyonistler” ve “küresel emperyalistler” dir. Hedef, Türkiye’nin de içinde bulunduğu bölgeyi darmadağın ettikten sonra Büyük İsrail’i kurmaktır.
Kısacası, bu coğrafyada, İsrail merkezli veya başkentin Kudüs ya da İstanbul olacağı Yahudi sermayesine dayanan Orta Doğu Birleşik Devletleri kurulmak isteniyor. Turgut Özal, Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan’ın Türklük kavramına savaş açmalarının asıl sebebi bu değil midir? ABD’nin Türkiye’yi küçültebilmesi için Güneydoğu Anadolu’daki Kürt varlığını, Irak, İran ve Suriye’deki Kürt varlığı ile birleştirmesi gerekiyor. Kürtler, büyük çoğunlukla, Türkiye Cumhuriyeti kurulurken de oynanan bu oyuna alet olmamıştı. Fakat şimdi Türkiye iktidarını elinde bulunduran AKP, bir taraftan bölgeyi kaosa sürüklerken diğer taraftan açılım politikaları ile özerkliğin yollarını açıyor ve eş zamanlı olarak “Yeni Anayasa” ile Anadolu’dan Türklüğü silmeye gayret ediyor. Öyle ki, kentsel dönüşüm projesine bile sembolik olarak “Türk apartmanı” nı yıkarak başlıyor. Çünkü onları iktidar yapanlar iyi biliyor ki Türklük var oldukça, Büyük İsrail kurulamaz.
Durum bu kadar net olduğu halde, yine Milli Görüş iklimi içinde yetişen Numan Kurtulmuş’un siyonizme hizmet eden böyle bir harekete katılmasının asıl sebebini, Mustafa Kamalak, Türk kamuoyuna izah etmelidir!
***
Almanya Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle de “Savaş bileti” nin kesildiğini düşünüyor ki, “Suriye-Türkiye sınırındaki durum maalesef çok ciddi” diyor. Bild am Sonntag gazetesinin Orta Doğu uzmanı Lord George Weidenfeld ise “Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad, her halükarda hayatta kalmaya çalışıyor, bu durumda ikinci bir cephe açmak istemeyecektir. Çünkü bu sonunu hızlandırır” görüşünde.
CIA’nın eski başkanı ve şimdiki ABD Savunma Bakanı Leon Panetta ise ABD’nin, Türkiye ile Suriye arasındaki karşılıklı ateşin devam etmesinden duyduğu kaygıyı diplomatik kanallarla ilettiğini söyledi. Yani, savaşa kışkırttıkları Türkiye’nin kendi kontrolleri dışında hareket etmesini istemiyorlar. Mesela, Suriye’nin kuzeyindeki Kürt oluşumunun dağıtılması, Büyük Kürdistan ve dolayısıyla Büyük İsrail projelerini bozar. Amerika’nın asıl endişesi bu. Tayyip Erdoğan’ı bu sebeple uyarıyorlar..
***
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun, Faruk El Şara’nın Suriye’de geçiş sürecine önderlik edebileceğini söylemesi ve Suriye muhalefetinin onu ülkenin lideri olarak kabul etmeye eğilimli olduğunu ifade etmesi ise özellikle Lübnan basınında gündeme oturdu. Fakat Lübnan kendi içinde bir bütün değil.. Nitekim, Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım, “El-Müstakbel partisi izlediği siyasetle maalesef Lübnan’dan Suriye’ye silah kaçakçılığı ve para yardımı yapılmasına destek oluyor. Bu da Suriye krizini içinden çıkılmaz bir hale sokuyor” dedi.
Naim Kasım takip edilmesi gereken yolu da gösterdi:
“Suriye krizi ancak diyalog ve siyasi uzlaşma ile çözülebilir. Bunun dışındaki her yol, Suriye krizinin ömrünü uzatır..”
AKP iktidarı, zaten ABD, Suudi Arabistan, Kuveyt, Katar ve Lübnan’daki güçlerle birlikte Suriye krizini başlatan taraftır. Projenin esası, Anadolu’da Türk birliğini yıkarak, karıştırdıkları bölgede Büyük Orta Doğu Projesi’ni hayata geçirmektir. Eş başkanın birinci vazifesi budur!