AKP ne yaptığını biliyor mu?
2006 yılında BM bir “Koruma Yasası” kabul etti.
Kurul’dan, “İşlenen bir savaş suçudur” yahut “Yapılan bir etnik temizlik ve inanlığa karşı suç işlemektir” kararı çıkar ve “Bir devlet vatandaşlarını kitlesel mezalimden koruyamıyor” kanaati kalkan parmaklarla mühürlenirse, uluslar arası toplum son çare olarak askerî güce başvurabilir...
Banu Avar 2012 yılında bu yasaya sırtını dayayan, Selahattin Demirtaş’ın, “Bir bölgeyi çevirir, can güvenliğim yok derim, uluslar arası camia da canınıza okur” tehdidini hatırlatmış, “gidişat oraya doğru” uyarısında bulunmuştu.
“Barış süreci” diye pazarlanan bu günler sanki tam da o günler gibi.
Biz söylemiyoruz. AKP’li vekiller söylüyor.
AKP Kütahya Milletvekili Prof. Dr. İdris Bal’ın yaptığı araştırmaya göre PKK’nın hedefinden 4 sütunlu bir devlet kurmak var. TSK’nın başarılı müdahalesinden bunalan örgüt, “Barış süreci” sayesinde rahatlayacak, hem taban kazanıp Suriye’ye doğru hareket edecek. Sayın Bal uzun uzun anlatıyor ve sonunda, “Nihayetinde Birleşik Kürdistan kurulacaktır” diyor.
Bir, İdris Bal olsa, neyse..
Bölgenin çocuğu AKP Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu, PKK’nın “çekilme sürecini” Türkiye içindeki güç ve etkinliğini kuvvetlendirme yolunda değerlendirdiğini hatırlatıyor.
Ensarioğlu, “Bir yandan çekiliyoruz diyen örgüt diğer yandan yeni üyeler kaydediyor” hatırlatmasını yaptıktan sonra, sınırı terk edenlerin, yaşlı ve savaşamaz, hasta PKK’lılar olduğunu, bunların yerine 2 bine yakın yeni militanın örgüte katıldığını söylüyor.
Diyarbakırlı ve milletvekili olduğu için sosyal ve siyasî olayların merkezinde bulunan bir kişi bunları söylüyorsa, doğruluğunu kabul etmekten başka şansımız var mı?
Dahası da var...
Bölgede bazı iller tamamen PKK’nın kontrolü altına geçmiş bulunuyor. Asker iç güvenlikten çekildiği için çok daha rahat hareket eden örgüt militanları Lice’de olduğu gibi kendilerince resmî törenlerle şehitlik açılışı yapıyor, yol kesiyor, kimlik denetiminde bulunuyor, polisin gözleri önünde PKK’nın finansmanı için haraç topluyor. Bir gazetenin haberinde olduğu gibi, “PKK telsizlerinin sesi il ve ilçe merkezlerinden duyuluyor”.
Kimse ne bizi ne kendini kandırmasın. Bölgede devlet ancak “PKK’nın izin verdiği ölçüde” var. Pek il ve ilçe yavaş yavaş merkezî otoritenin elinden kayıyor. İl ve ilçeler sokak sokak, ev ev, KCK’nın kontrolüne giriyor. BDP’li milletvekilleri “Öcalan yakında çıkacak, Kürdistan’ın başında olacak” diye açık açık söylüyor, hükümeti, “Verdiğin sözde dur” diye ikaz edip duruyorlar. Söyleyin Allah aşkına, neler oluyor?
Yarın öbür gün PKK belli illerde, “Burası benim” diyerek ayaklanır, Selahattin Demirtaş ve diğerleri birkaç yıl önce söylediğini yapar, BM’yi can güvenlikleri için devreye girmeye davet eder, BM de, “Koruma Yasası”na dayanarak Libya’da yaptığını Türkiye’de hayata geçirirse biz bu işin altından nasıl kalkacağız ve bu işin hesabını kimden soracağız?
Bize olmaz demeyin, başkasına oldu ise bize de olur. Bize yapmazlar denilmesin, Libya’ya yapan Türkiye’ye de yapar...
Efendim NATO üyesiymişiz, şuymuş, buymuş. Geçeceksin onu. Adam amacına ulaşmaya bakıyor. Amaç, İsrail’in güvenliği ve bölge petrolleri için Türkiye’nin parçalanması ve Kürdistan’ın kurulması ise, kim dinler NATO’yu, kim bekler “haklı olmayı”..