AKP ile BDP arasında danışıklı dövüş!
Tayyip Erdoğan, Elazığ konuşmasında, “Teröristlerle kucaklaşanlarla bizim konuşacak hiçbir şeyimiz yoktur. Biz demokratik ortamda her şeyi çok açık net herkesle konuştuk, konuşuyoruz ve asla kapımız o insanlara kapalı değildir. Yeter ki terörle irtibatını kessin, yeter ki bu konuda samimi olsun” dedi.
İyi güzel de, Oslo’da PKK terör örgütü ile konuşan şimdiki MİT müsteşarı, PKK temsilcilerine “Ben Başbakan adına yetkiliyim” dememiş miydi? “Şerefsiz” tartışmalarının sonunda Tayyip Erdoğan da “Evet benim talimatımla gittiler. Görüştüler” dememiş miydi?
Yani bırakın teröristle kucaklaşanları bir kenara, Tayyip Erdoğan Oslo’da teröristlerle müzakere masasına oturmuş değil midir?
Peki şimdi BDP’ye neden yükleniyor?
Yerel seçimler, genel seçimler ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaştığı için, değil mi? Peki, seçmen bu çelişkiyi görmeyecek mi?
***
BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, “Başbakan’ı artık iyi tanıyoruz. Ne zaman BDP’yi sert ifadelerle eleştirip yüklenirse, o zaman başka kanalların devreye girdiğini biliyoruz. Ben Başbakan’ın bu tavır değişikliği ile İmralı’da görüşmelerin yeniden başladığını tahmin ediyorum” dedi.
Bilindiği gibi MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, bir süre önce, “Abdullah Öcalan nerede?” diye sormuş, Aydınlık gazetesi de konuyu araştırarak, görüşmelerin İmralı dışında devam ettiğini ortaya çıkarmıştı. Abdullah Öcalan, zaman zaman İmralı’dan alınıyor ve görüşmelere götürülüyordu. Bu konuda devlet adına ciddi bir açıklama bile yapılamadı. Adalet Bakanı, “İmralı’ya gider görürsünüz” diyebildi ama iddiayı yalanlayamadı.
***
Aslında mesele sadece halkı aldatmak değil.. Tayyip Erdoğan ile BDP arasında danışıklı bir dövüş var sanki.. Öyle ya, PKK’nın Oslo sürecindeki “demokratik özerklik” taleplerinin hatta öteden beri savundukları Abdullah Öcalan’ın demokratik konfederalizm önerisinin bütün gerekleri yerine getiriliyor.
Türkiye’nin ekonomik ve siyasi alt yapısı, hukuk düzeni değiştirilmek suretiyle eyalet sistemine doğru götürülüyor. Büyükşehir yasa tasarısı ile şehir devletleri dönemine dönüş yaşanıyor.
AKP, 2003 yılında Abdullah Gül’ün Başbakanlığında bir Yerel Yönetim Reformu hazırlamış parlamentoya getirmişti. Biz bu reformu kanton modeli olarak değerlendirmiştik.
Türk-İş’in konu ile ilgili raporunda ise “Yerel Yönetim Reformu adı altında hazırlanan düzenlemeler, Türkiye Cumhuriyeti’nin üniter devlet yapısını büyük ölçüde zayıflatacak, 81 eyalet yaratacaktır. Etnik kimlik ve siyasal görüşlere göre bölgesel yapılanmalar ortaya çıkacaktır” deniliyordu.
***
Zaten AKP daha kurulmadan, Tayyip Erdoğan, kendisine ABD’den gönderilen mektupta belirtilen küreselleşmenin şehir devletleri planına uyacağını, parti programında ortaya koymuştu.
Dünyayı yönetmeye soyunmuş elit, milli devletleri parçalamak istiyordu. Bunun için şehirleşme adı altında eski Yunan tarzı şehir devletleri modelini gündeme getiriyorlardı. Tayyip Erdoğan’a söylenen, bu politikaya uyması halinde, destek göreceğiydi...
Bir lobi şirketi vasıtasıyla Erdoğan’a New York’tan gönderilen memorandumda “Ankara, yerel yönetimlere otonomi vermek ve milli hükümetin fonksiyonlarını yerel düzeyde merkezi olmaktan çıkarmak zorundadır. Dünya, bütün hükümetlerden bunu istemektedir” deniliyordu...
Sözde reform taslağında ise, “Zabıtanın bir kısmı güvenlik elemanı olarak görevlendirilebilir” ifadesi vardı! Ayrıca İl Özel İdaresi’ne de zabıta teşkilatı ve özel güvenlik teşkilatı kurma görevi veriliyordu!
Erdoğan, henüz, 81 devlete 81 ayrı polis teşkilatı kuramayacağını bildiği için, bu işi zabıta ile başlatmayı düşünüyordu!
Zaten AKP programının 41’inci sayfasında, “Temel eğitim hizmetlerinin verilmesi, pilot uygulamalarla merkezi idarenin taşra birimlerine ve yerel yönetimlere aktarılacaktır” ifadelerine yer verilmişti..
Yani, Tayyip Erdoğan, başından beri ABD ve BDP’nin taleplerini yerine getiriyor ama halkın bu oyunu görmemesi için şimdi BDP’ye yükleniyor.