AKP, Diyanet'i neden savunmak zorunda!
AKP iktidarı önce milli bayramların kutlanmasına sınırlar getirmeye çabaladı, sonra da Gül'ün her 10 Kasım'da hastalanması gibi yöntemlere başvurdu, Atatürk'ün adını, "Ne mutlu Türküm diyene" sözünü hatta "TC"yi her yerden silmeye çalıştı.
Uzun zamandan beri sadece camilerde değil evlerde okunan mevlitlerde bile, Diyanet görevlisi olanlar, devletimizin kurucularına dua etmeye sıra gelince artık Atatürk'ün adını zikretmiyor. "Komutanlarımız" deyip geçiyorlar. İmamlar, "Atatürk" derse, ihbar edileceğini ve işinden olacağını düşünüyor!
30 Ağustos'ta Diyanet'in bütün camilerde okuttuğu Cuma hutbesinde de Atatürk'ün adının geçmemesi bütün yurtta tepkilere sebep oldu. Tabii ki suçlanan kişi Diyanet İşleri Başkanı olacaktı ama Ali Erbaş o makama kendiliğinden gelmedi.
***
Nitekim AKP Sözcüsü Ömer Çelik, tepkileri, CHP'nin Diyanet İşleri Başkanlığı ile hem kurumsal hem de ideolojik bir kavgası olduğu iddiasını öne sürerek göğüslemeye çalıştı. Tam aksine AKP'nin ve Diyanet İşleri Başkanı'nın cumhuriyet değerlerine karşı ideolojik bir kavga içinde olduğunu herkes biliyor.
Ömer Çelik, Tayyip Erdoğan'ın, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ı "gerek kurumu yönetmesindeki performansı gerek PKK-FETÖ gibi örgütlerin gençlere dönük zehirleyici propagandalarına karşı yaptığı faaliyetler sebebiyle" takdir ettiğini ifade etti. Çelik, Erbaş'ın Çanakkale'de Atatürk'ü hayırla anan bir konuşmasını da dinletti.
Çelik, Erbaş'ın, FETÖ darbesinin organizatörü Adil Öksüz'ün tez hocası olduğundan bahsetmedi tabii!
Çelik, "Gazi Mustafa Kemal Atatürk konusunda herhangi bir tartışma yoktur. Ülkemizin kurucu önderidir. Her zaman minnetle ve saygıyla anıyoruz" dedi ama bu sözü inanarak söylediğine kim inandı?
Atatürk ile sorunu olanların Türk Milleti ile sorunu var demektir. Bunu herkes böyle bilsin.
HDP'li işe girer,
teröristi fakirdendir!
Hürriyet'te "ABD, son birkaç ayda Suriye'de büyük kısmı Arap, 700 kişiyi eğiterek terör örgütü YPG/PKK'nın saflarına kattı. Türkiye sınırından uzak bölgelerde kurulan kamplarda, ABD'li danışmanlar askeri, YPG/PKK'lılar ise ideolojik eğitim verdi." diye imzasız bir haber yayınlandı.
Halbuki Amerikalılar, adını Suriye Demokratik Güçleri diye değiştirdikleri YPG güçlerini 100 binden 110 bine çıkaracaklarını daha yeni açıkladı.
Bu gerçeği belirtmeden 700 teröristin daha eğitildiğinden bahsetmek, ne derece doğrudur?
***
Türkiye'de ise artık anneler, terör örgütünün HDP aracılığıyla çocuklarını dağa götürülmesine karşı eylem yapmaya başladı.
Diyarbakır'da 17 yaşındaki oğlunun dağa kaçırıldığını iddia eden anne Fevziye Çetinkaya, eşi Şahap ve dört çocuğu ile Diyarbakır HDP İl Başkanlığı önünde oturma eylemi başlattı.
Anne Çetinkaya, "Vallahi billahi çocuğumu HDP götürdü, bunlar götürdü. Kur'an üzerine yemin ediyorlar. Kur'an'a kurban olasınız. Çocuğumu siz götürdünüz" dedi.
Baba Şahap Çetinkaya ise oğlunun HDP gençlik kollarının tüm etkinliklerine katıldığını belirterek "Kendi çocuklarına iş verip çalıştırıyorlar ama milletin çocuklarını dağa gönderiyorlar. Madem çok istiyorlar önce kendi çocuklarını göndersinler. Benim gibi fakir ve zavallı insanların çocuklarını gönderiyorlar." diye konuştu.
Hani "Zenginimiz bedel öder, askerimiz fakirdendir" türküsü gibi "terörist" olarak yetiştirilecek gençler de HDP tarafından fakirden alınıyor...
HDP, "dağa terörist gönderme merkezi" gibi çalışıyor. Sonra da "yerel demokrasinin geliştirilmesi"nden, "demokratik değerler etrafında buluşmak"tan bahsediyorlar! Bu durumu gündeme getirenlere de "ırkçı, faşist" diyorlar. Çözüm sürecinde AKP'den yeterince nemalandılar, şimdi CHP tarafından şımartılıyorlar. Bu durum sürdürülemez.