AKP, bu defa neyi plânlıyor?
Okurlarımızdan Deniz Ardal, “TBMM’de komisyonda kabul edilen referandum süresinin 120 günden 60 güne düşürülmesi ile neyin plânlandığını bizlere anlatabilir misiniz? Bu vesile ile kazanılmak istenen veya kaybedilmesinden korkulan şey nedir?” diye soruyor.
Doğrusu Tayyip Erdoğan’ın tam olarak neyi plânladığını söylemek için beynini okumak gerekiyor! Biz ancak bugüne kadar yaptıklarına bakarak, seçimi kazanmak için bir hamlede bulunduklarını söyleyebiliriz. Anayasa değişikliği tartışması, “açılım” dedikleri süreçte iyice yıpranan AKP’nin gündemi değiştirmesine de yarayacak, bu arada değişiklikler arasına yerleştirecekleri bir madde ile halkın desteğini sağlamaya çalışacaklardır.
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyelerini TBMM’nin seçmesini, Anayasa Mahkemesi’nin üye sayısını artırarak, yeni üyeleri bugünkü Cumhurbaşkanı’nın seçmesini, parti kapatma yerine başka cezalar konulmasını sağlamak; böylece, alt yapısını tamamen değiştirdikleri rejimi siyaseten de değiştirirken suçlu durumuna düşmemek için çabalayacakları bugüne kadar yaptıkları açıklamalardan anlaşılıyor.
Halkın desteğini sağlamak için de değişiklikler arasına meselâ kılık kıyafetle ilgili bir madde ekleyip türbanı kamu kurumlarında serbest bırakmak yoluna da gidebilirler. Referandumu bir paket olarak yapacakları için bir taşla üç dört kuş birden vurmayı hedeflemiş olabilirler. Bana göre Tayyip Erdoğan zaman zaman “çoğu gitti azı kaldı” derken rejimi tamamen dönüştürmeyi kastediyor.
Bu gözlükleri kaldıralım artık!
Mehmet Ali Ağca’nın İncil konusunda yaptığı açıklamalar üzerine yazdığım yazıyı, bazı dostlar, ideolojik gözle baktıkları için yanlış anladı. Bir dost, Ağca’dan medet umduğumu bile yazdı. Yazıya “Bu bir ironidir” demek mi lâzımdı acaba? Her neyse, tam anlatamadıysam hata yine de bendedir. O yazıda, Ağca bile “Tanrı sonsuza dek tek ve benzersizdir. Tanrı sonsuza dek bütündür. Teslis (Üçleme) diye bir şey yoktur” derken, Dinlerarası Diyalogçuların Türk toplumuna, “La ilahe illallah, Muhammedûn Resulullah derken Hz. Muhammed’i çıkaralım ve Hz. İsa’da bütünleşelim” diye çağrılarda bulunduklarını, “İsa Mesih, Allah’ın oğludur veya Tanrıdır” diyen Hıristiyanlara uymamızı istediklerini hatırlatıyor, aradaki farka dikkat çekiyordum!
Ayrıca bazı dostlar gazeteci olduğumuzu ve olayları ideolojik gözle incelemediğimizi unutuyor. Bizim görüşlerimizi, bizi yerleştirdikleri siyasi kampın ve kendi kamplarının tarihçesine göre değerlendiriyorlar. Bu gözlükleri kaldıralım artık!
Bayburt’taki ihale yapılmadı!
Bayburt’un Çayıryolu beldesi Belediye Başkanı Necdet Okur, ” Bugün 20 Ocak 2010 ve Bayburt’ta bahsetmiş olduğunuz ihale yapılmamıştır. Bu haber size ulaştığında Çayıryolu’nun Belediye Başkanı olarak beni arasaydınız en doğru haberi doğru kaynağından alırdınız. Şimdi Bayburt’taki herkes sizin ne derece doğru haber yaptığınızı sorgular durumdadır “ diyor.
Bayburtluların çoğu beni tanır, bu bakımdan bir endişem yok. İhalenin yapılacağını ilgili şirketin başkanı açıklıyordu. Ayrıca Bayburt Defterdarı Orhan Mutluay da arayıp, şirketin kurduğu şantiyeyi mühürlettiğini ve ceza yazdığını bildirmişti. Bu durumda ihale nasıl yapılacaktı? Ayrıca haber kaynağı da AKP’li bir yöneticidir. Açıklamamı mı istiyorlar? Daha önce de söz konusu arazi için ihale açılmış, ancak teminat yatırılmadığı için yapılmamıştı.