AKP, babalar gibi sattı, babalar gibi kapatılır!
Tayyip Erdoğan’a CFR’den gönderilen ve Türkiye’nin yerel yönetimlere otonomi vermesini öngören memorandumun AKP’nin programı haline getirildiğini belgesiyle açıkladığımız 2001 yılının Ağustos ayından beri, bu partinin kapatılması gerektiğini yüzlerce defa yazdık, söyledik.
Sonra AKP, Türkiye’yi Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın söylemiyle babalar gibi satmaya, Tayyip Erdoğan’a göre de pazarlamaya başlayınca, bunları da kapatma gerekçesi saydık.
Yatırım Danışma Fonu adı altında, her yıl İstanbul’da Tayyip Erdoğan’ın ev sahipliğinde toplanan küresel sermaye, Türkiye ekonomisini, madenlerini ve bütün zenginliklerini paylaşırken de aynı uyarıyı yaptık.
En son Vakıflar Yasası’nın laikliğe ve Lozan’a aykırı olduğunu bunun da kapatma sebebi olduğunu yazdık.
Eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş, “AKP çoktan kapatılmalıydı” diye kitap yazdı!
* * *
Ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, “Laikliğe aykırı fiillerin odağı haline geldiği” iddiasıyla AKP’nin kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesi’nde dava açtı.
Bu dava, Türkiye’nin yeniden kuruluş felsefesine oturtulması demektir! Çünkü, Türkiye rayından çıkarılmıştır.
Biz “Kızılelma hoşaf oldu” diye manşet atanlara da “Sevinmeyin Amerikan şakşakçıları!” diye cevap verdik. Çünkü bize göre asıl hoşaf olan küresel sermaye idi!
Tayyip Erdoğan’ı da “Uçuruma giderken sizi uyarmıyorlar Sayın Başbakan!” diye uyardık hatırlarsanız.
Aslında Erdoğan da korkmuyor değildi. YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan, Meclis Başkanı Köksal Toptan’ı ziyaretinde Toptan’ın “Eleştirilere cevap vermek gerekir” sözleri üzerine şu cevabı vermişti:
“Aynısını konuştuk bunların. Sayın Cumhurbaşkanı tavsiye etti. Başbakan ’Aman hocam’ dedi. ’Dikkat’ dedi, ’Bir şey söylersin, ipimizi çekerler.’ ”
* * *
“Yeni Anayasa” iddiası ile ortaya çıktıklarında da uyardık; “Anayasa’nın değiştirilemez ilkeleriyle oynamayın! Taslak Meclis’ten geçse bile kağıt parçasından ibaret kalır. Türk Milleti, Türkiye topraklarını kanıyla vatan yaptı, oylama ile demokrasi ile değil! Dolayısıyla bu tehlikeli oyuna bir an önce son verilmesi, herkes için iyi olur. Anayasayı, cumhuriyeti, Türk Vatanını, Türk Devletini, Türk Milletinin hukukunu korumak her Türk’ün görevidir. TBMM korumazsa, hükümet korumazsa, TSK korumazsa, tek tek her vatandaşa koruma hakkı doğar!” dedik.
Ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya Ocak ayında, kesin bir uyarıda bulundu:
“Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin devlet politikası, işgal güçlerinin yurttan çıkarılıp, Lozan Anlaşması sonucu ülke sınırlarının yeniden belirlenmesi ve Kurucu Devlet ve Kurucu Meclis tarafından yapılan 1924 Anayasası ile belirlenmiştir.
1982 Anayasası ile de anılan devlet politikası, değiştirilemez hükümleri de konulmak suretiyle koruma altına alınarak, başlangıç hükümleri ve ilk dört madde açıklanmıştır. Cumhuriyet yönetiminin ilkesi olan halkın egemenliği kuralı gereği de halk oyu ile kabul edilmiştir.
Cumhuriyetin temel ilkelerini, 85 yıllık kazanımlarını yok saymak, özgürlüğü çağdaşlaşma yerine dini esaslar çerçevesinde ele alarak etnik gruplara, mezheplere, ırkçılara haklar vermek olarak görmenin ve tartışmanın ülkeye yarar getirmeyeceği, halkı önce (bu yönde) bilinçlendirmeye, ayrıştırmaya sonra da çatışmaya götüreceği açıktır.”
Yalçınkaya, “Siyasi partiler, dil, ırk, din ve mezhep ayrımı yaratmak, bu kavram ve görüşlere dayanan bir devlet düzeni kurmak amacını güdemezler. Bölge, ırk, belli kişi, aile, zümre veya cemaat, din, mezhep veya tarikat esaslarına dayanamazlar. Diğer halde, demokratik devlet düzeninin korunması olanaksız olur” derken, herhalde Gürcistan’daki turuncu demokrasi hareketini kastetmiyordu, değil mi?
Bu yazıyı, iddianameyi görmeden yazdık. Kapatma gerekçesi sadece laikliğe aykırı eylemlerin odağı olmaya dayandırılmışsa, bu doğru olmaz!
Daha önce de belirttiğimiz gibi AKP, Türkiye’yi sattı Sayın Başsavcı!