"Akan kan dursun, analar babalar ağlamasın mı?
Elbette evet. Kan da akmasın, analar babalar da ağlamasın. “Kürt açılımı” bunun için yapılacakmış.
Sahi kan niçin akıyor, analar babalar niçin ağlıyor, sormamız gerekmez mi? Her şeyin sırrı, bu sorunun cevabında gizli. Yine soralım, kan ne zaman akmaya, analar babalar ne zaman ağlamaya başlamıştı?
15 Ağustos1984 Eruh ve Şemdinli İlçe Jandarma Karakollarına yapılan silahlı-bombalı saldırıyla başladı. Bu saldırıda asker ve sivil birçok insanımız şehit oldu. Devletin meşru güçleri bunların peşine düştü, teröristlerden ölenler, güvenlik güçlerinden şehitler verildi. PKK köyleri bastı, kundaktaki bebekten, kadınlara kadar pek çok insanı katletti. Bugünkü resmi bilgiye göre 46 bin insan hayatını kaybetti.
Eğer insan isek, ahlâk ve vicdan sahibi isek, oturup düşünelim.
Bu katliamlara karşı, vatandaşının mal ve can güvenliğini sağlamak devletin görevi değil mi? Eğer devlet bu görevini yaparsa mı, yoksa yapmazsa mı sorumlu duruma düşer? Yani meşru devlet güçleri, gayri meşru, bütün dünyanın terör örgütü olarak tanıdığı PKK’nın silahlı saldırılarına karşı, yine silahla karşı koyarsa, bu sırada teröristler ölürse, bunların ağlayan analarından kim sorumlu olur?
Hiç şüphe yok ki, bizim ve tüm dünya hukukunun temel kuralı gereğince, tüm akan kandan, anaların babaların ağlamasından, gayri meşru olan PKK sorumludur. Hiçbir amaç masum insanların öldürülmesini meşru kılamaz. Bundan dolayıdır ki, insanlığa karşı işlenen suçlar sıralamasında soykırımdan sonraki sırada terör vardır.
Kendimize bir soru daha. PKK’nın amacı nedir?
Daha önce de yazmıştık, PKK amacını 1978’de şöyle ilan etti. “Bağımsız, Birleşik, Demokratik, Kürdistan Cumhuriyeti.” Bölgedeki 4 ülke bölünecek, bu parçalardan bir devlet kurulacakmış
PKK bu amacından vazgeçti mi? Hayır. Bu kadar kestirmeden gidemeyeceğini anlayınca, yolu uzattı. Şimdi “Demokratik Cumhuriyet” istediğini söylüyor. Buna göre; devletin milli, yani bir millete ait olma temel vasfından vazgeçilecek, üniter yapı korunacak. Yönetim merkezi yine Ankara, yasama yine TBMM olacak. Ama TBMM’de, iki kimlik, iki dil temsil edilecek. Irak’taki gibi ortaklık rejimi kurulacak ve anayasada tescil edilecek.
Irk ortaklığına dayalı bu düzen, zamanı gelinceye kadar da yaşayacak. Yani, Türkiye içinde yerleşip, güçlenip, her alanda yeterince organize oluncaya; dışarıda Barzani Kukla Yönetimi, İran ve Suriye’de hazırlıklar tamamlanıncaya kadar beklenecek. Tabii bu safhaların hepsinde de, birinci derecede emperyalist güçler rol oynayacak, vakit gelince de, “Kon-federalizm”in kurulmasına geçilecek. Hayalleri ve hesapları böyle.
Kürt Açılımı’nın içeriği, teröristbaşına mı, yoksa iktidara mı ait tartışılıyor. Bunun cevabı çok kolay. Eğer paketlerin içeriği ile PKK’nın şartları örtüşüyorsa tartışmanın alemi var mı?
Bu açık gerçeğe rağmen, “Akan kanı” durdurmak için hazırlandığı iddia edilen şu “Kürt Açılımı” paketlerinde niçin ısrar ediliyor? Anlamak mümkün değil. Bu çok tehlikeli bir yoldur. Dönülmezse, daha fazla kan, daha fazla ana baba ağlayacak demektir.
Son bir soru daha. Düşünce planında bile olsa, PKK ve yandaşlarının haklı oldukları bir tarafları yok mu? Bakalım.
Bu ülkede yaşayan herkes, boyu, soyu, aşireti ne olursa olsun, her yönden kaynaşarak bir ve bütün olmuştur. Herkes Türk Milleti’nin eşit ve şerefli evladıdır. Burada yüksek bir medeniyet kurulmuş, bütün insanlığa da adalet ve huzur götürülmüştür.
Haçlılar istedi diye, ırkçılık fanatizmiyle böyle bir ülke, millet ve medeniyet parçalanamaz, bunun haklı hiçbir mesnedi olamaz.
Dünyanın hiçbir ülkesi ve hukuku bunu kabul etmez. İşte ABD; 72.5 milletten meydana geliyor, 250 yıllık bir tarihi var. Ama gururla, “Ben Amerikan milletindenim” diyerek birlik içinde yaşıyor. İşte Almanya; 140 sene önce birliğini sağlamış, 16 eyalet, bir o kadar da ayrı etnik gruptan meydana geliyor, ama gururla “Ben Alman milletindenim” diyor, birlik içinde yaşıyor. Parçalanırsa gücünü kaybedeceğini biliyor.
Son söz. Dağdan-ovadan gelen teröristler teslim olmuyor, aksine zafer işaretleri ve çığlıklarıyla millete ve devlete meydan okuyor. Teröristbaşı beni bırakın, kendimizi kendimiz yönetelim diyor.
Bunlara “Akan kanı” durdurma ve “Barış” diyeceğiz öyle mi?