Ahlâkî sistemin çöküşü
İskenderun’da bir bankanın müdür yardımcısı 20 milyon TL ile kayıplara karıştı. Daha sonra teslim olan bankacı bayan bankanın üst yönetimini suçladı:
“Hedef baskısı yüzünden bu paraları işletmeye çalıştım batırdım. Yani yemedim” Bir başka olay İzmir’de oldu. Evli doktor müşterisiyle ilişkiye giren bayan memure 3 aylık ilişki sonrası tecavüze uğradım diye müşterisinden şikâyetçi oldu. Olayın sonra rengi değişti ve doktor serbest kaldı.
Bir başka olay İstanbul’dan. Müşterisinin hesabından 100 bin TL çeken bankacı boğaz köprüsünden intihara teşebbüs etti. Bu örnekler son 10 günde yaşananlar. Son bir aydaki örnek sayısı bir önceki ayın iki katı.
Bankacılık sistemine ne oluyor?
Düne kadar herkesin hayalini süsleyen bankacılık mesleği bitti mi?
Ne oluyor ki insanlar yanlış yola sapıyor?
Eskiden zimmetine para geçiren zavallı veznedarlar vardı. 5-10 yılda olan olay bütün gazetelere manşet olurdu. Hem de komik paralara rağmen. Şimdi zimmet olayları paranın büyüklüğüne göre gazetelerde yer alıyor.
Para büyükse, içinde seks ilişkisi varsa ve parayı alan bayansa, hele bir de güzelse gazetelerde birinci sayfadan haber olabiliyor.
Gazetelerin bu politikası bu tür haberlerin fazla olmasından kaynaklanıyor.
Yani yıllar önce zimmetine para geçiren kel, gözlüklü ve şişman veznedarın gazetelerin birinci sayfasında çıkma olasılığı bugün hiç yok. Saygın bankacılık mesleğinde ahlâkî sistemi çökerten yabancılar oldu.
Başbakan Erdoğan’ın bir sözü vardı:
“Biz Avrupa’nın ahlâksızlığını değil uygarlığını alacağız!”
Özelleştirme ve yabancıya satışla birlikte maalesef biz Avrupa’nın çökmüş ahlâkî sistemini de ihraç ettik. Türkiye’de bankacılık sisteminin yüze 50’sinden fazlası yabancılara ait. Ülkelerinde batan bankalar Türkiye’de adeta kâr patlaması yaşadılar. Son gelen bilânçolar akıl almaz kârlarla dolu. Bu kriz ortamında Avrupa bankaları o kadar büyük zararlar açıklarken Türkiye’deki iştirakleri kârlarını katladılar.
Bunu sistemi bozarak yaptılar.
Türk insanının sistemini bozarak.
Ahlâkî sistemi çökerterek.
Krizle birlikte koltuğunu korumak üzere her türlü cambazlığı yapan Türk genel müdüre kârlılık için büyük baskılar yaptılar. Genel müdür altındaki genel müdür yardımcısına, o da bölge müdürlerine, onlar da şube müdürlerine baskıyı sürdürdü.
Şube müdürleri kriz ortamında ekmeği uğruna her işi yapabilecek alt personeline baskı yaptı. “Gidin müşteri getirin, daha çok mevduat bulun, daha çok kredi kartı ve kredi satın. Müşteri ile içli dışlı olun, onların bu kredileri kullanmasını kredi kartlarını da harcamasını sağlayın”
İşte bu noktada sistem çöktü.
Bunun örneğine bizzat şahit oldum.
Evli bir kadın bankacı kendisine müdürü tarafından büyük bir müşteri tarafından yemeğe çıkmaya zorlanınca istifa etti.
Bu örnekler o kadar çok ki.
Müşteri getir ama nasıl getirirsen getir.
Her şey Avrupa’dan gelip Türkiye’de banka satın alan yabancıların daha fazla para kazanması için. Bankalarımızı, fabrikalarımızı, arsalarımızı bir avuç dolar uğruna satın alan yabancı ahlâkımızı da satın almaya çalışıyor.
Söylenecek bir şey yok.
Bizi bu hale getirenler utansın.