Adayların “Yalpa omurgası” var mı?
Milli merkezin “Seçimlerde Güç birliği” toplantılarında, partilerin yasal olarak ittifak yapamayacağını, ancak seçmenin sandıkta ittifaka gidebileceğini söylüyorum. Hemen ardından “Sandıkta ittifak nasıl olacak?” sorusu geleceğinden onu da açıklamaya çalışıyorum.
Bir toplantıda, eski İzmir milletvekili Metin Öney, ittifakın nasıl olması gerektiği konusunda düşüncelerini anlatırken geminin kızağa konulması örneğini verdi.
Öney, bir Rizeli olarak gemi inşa teknolojisini biliyor. Dedi ki, “Geminin önce omurgası kızağa konulur. Geminin diğer elemanları omurga üzerine inşa edilir. Geminin yalpa yapmaması için de iki tarafına yalpa omurgası konulur. Dolayısıyla ittifak, omurgası sağlam, yalpa yapmayacak adaylar üzerinde olmalıdır...”
Gerçekten de tıpkı insanın omurgasının kafatası dibinden kuyruk sokumuna kadar uzanması gibi gemi omurgası da geminin dibinden, baş bodoslamadan kıç bodoslamaya kadar uzanır. Omurganın direncini artırmak ve gemi oturduğunda omurganın zarar görmemesi için üzerine eklenen ek parçaya “kontra omurga” denir.
Geminin yalpa yapmasını azaltmak için su kesiminin altında iki tarafa gemi boyunun üçte biri kadar uzunlukta konulan çıkmalara ise “yalpa omurga” denilir.
***
Bu durumda CHP veya MHP’nin “omurgalı aday” göstermesi gerekiyor ki Türkiye’nin omurgasını yani kuruluş felsefesini çökertmeye çalışan AKP’li adaylar karşısında şansları olsun.
Bakınız, AKP iktidarının, hukuku ortadan kaldıran son beş yıllık bütün icraatlarında payı bulunan Adalet Bakanı ve AKP Hatay Büyükşehir Belediye Başkan adayı Sadullah Ergin, “30 Mart seçimlerinde bir referandum yapıyoruz” diyor.
Neyin referandumu? Türkiye’nin omurgası sağlamlaştırılacak mı, yoksa kırılacak mı, bunun seçimi yapılıyor!
CHP ve MHP, söylem olarak bunun bilincinde görünse de gösterdikleri adaylar veya aday adayları bakımından inceleme yapıldığında, bu bilince uygun davranıp davranmadıkları tartışılır durumda...
Bazı illerde, ilçelerde, garip ilişkiler devreye giriyor. Örnek vermek gerekirse, MHP’nin Manisa teşkilatının hiç istemediği bir kişi aday yapılıyor... Ben buradaki aday adaylarının hiçbirini tanımam ama yurt genelinde, bazı MHP il teşkilatlarının seçim öncesinde hâlâ görevden alınıyor olması, sanki başarılı olmak için değil başarısız olmak için çaba harcandığı şüphelerini kuvvetlendiriyor!
***
Yine CHP’nin Beyoğlu aday adaylarından biri ise ilk açıklamasında, Beyoğlu’nun “öteki” nin merkezi olduğunu belirterek, “Kadını, genci, yaşlıyı, romanı, Kürtü, Aleviyi, LGBT bireylerini, Ermeniyi, dini azınlıkları yani bütün ’ötekileri’ kollamak ve onların yaşamını iyileştirmek için” belediye başkanlığına aday olduğunu söylüyor. Oysa bütün bu insanları “öteki” saymak ve onları koruyacağı iddiasında bulunmak, hem Anayasa’nın eşitlik ilkesine, hem devletin ve CHP’nin temel ilkelerine aykırı hem de ayırımcılığın ta kendisidir...
CHP, vatandaşlar arasında ayırım yaparak birilerini diğerlerinden korumak için mi var?
Bu sözlerle yola çıkan Beyoğlu belediye başkan aday adayı Gülseren Onanç, “CHP tabanının yüzde 65’i barış sürecini destekliyor” açıklamasından sonra çıkan tartışmanın ardından, CHP Genel Başkan Yardımcılığı’ndan istifa etmişti. Hatta Kemal Kılıçdaroğlu, Onanç ile ilgili olarak “Aramızda bir güven zedelenmesi oldu” demişti.
Şimdi CHP genel başkanının güvenmediği bir kişiye, Beyoğlu halkı nasıl güvenecek? Yoksa mesele, Beyoğlu’nun rantını “öteki” denilenlere paylaştırmak mıdır?
***
Fethiye’de ise MHP’nin başarılı belediye Başkanı Behçet Saatci, uydurma bir gerekçeyle disipline verilince mecburen partiden istifa ederek DP’den aday oldu. Burada omurgasını koruyan, yalpa yapmayan Behçet Saatci oldu.
Sözün kısası, seçmen sandıkta ittifak yapmalı ama yalpa yapmayan adaylar üzerinde...