Adalet için teklifimdir!
17 Aralık yaklaşıyor... Buradan siyasî iktidara bir teklifte bulunmak istiyorum...
Mâlumunuz, hükûmet, 17-25 Aralık'ta yaşananları 'komplo' olarak ilân etmiş, yayınlanan ses kasetlerini de 'montaj' olarak nitelemişti... Fakat bir tuhaflık ortaya çıkmıştı... Adı geçen dört bakan 'istifa' yöntemiyle görevden alınmıştı...
Madem bu kişiler mâsumdu, neden görevlerinden alınmışlardı? Ya da bir başka deyişle, yaşananlar 'darbe girişimi' idiyse, bu darbenin 'dört mağduru'na neden sahip çıkma yerine görevlerine son verilmişti?
'Darbe mağduru'na sahip çıkmak, onları makamlarında korumakla mümkündü... Oysa tersi yapıldı... Hazır savcılık da 'takipsizlik' kararı vermiş olduğuna göre, aziz milletimizin bu dört değerli evlâdı kırmızı plakalara tekrar kavuşturulmalı, adalet yerini bulmalıydı, değil mi?
Şimdi konu uluslararası boyuta taşındı ve bu çelişkiyi izah edemiyoruz... Geç kalınmış olsa da şimdi yapılması gereken, bu mâsum, bu günahsız, bu mazlum, bu mağdur, bu yerli ve millî, bu balkonlara çıkarılmaya değecek çapta pak siyasetçilerimize itibarlarının iade edilmesidir!..
Tıpkı "Polis koydu" denilen ve adlî emanete alınan paraların, daha sonra adalet tecelli edince, muhataplara faiziyle iade edilmesi gibi, söz konusu Bakanlar da makamlarına kavuşturulmalıdır!.. Tabii bu arada Süleyman Aslan da Halkbank Genel Müdürlüğü'ne!..
Adalet ve mazlumlar için dünyaya meydan okumak ancak böyle olur!..
***
Bunlar siyasî iktidara teklifimdi... Şimdi sıra muhalefete teklifimde...
Eğer siyasî irade bu dört mağdura sahip çıkmaz, göreve iade etmezse, onların hukukuna muhalefet sahip çıkmalı!.. Bunun için daha önce önerdiğim faaliyet programını günün anlam ve önemine binaen tekrar önermek istiyorum:
Bütün gücünüzle 17 Aralık'ta İstanbul veya Ankara'da büyük miting ve yürüyüş düzenleyin... 17 Aralık günü 'Dünya Masumlar ve Mazlumlar Günü' ilân edilsin... Mitingin adı da 'Mâsumlar için iade-i itibar' olsun...
Amaç, 'dört masum'un göreve iadelerini sağlamak... Savcılığın takipsizlik kararından sonra 'temize çıkan' ve adaletin yerine gelmesi için Bakanlıklarına geri dönmeleri gereken Muammer Güler, Egemen Bağış, Erdoğan Bayraktar ve Zafer Çağlayan'ın hukukuna sahip çıkmak!..
Madem ki bunlar masumdu, madem ki hükûmete karşı komplo girişiminin kurbanları oldular, o hâlde zalimlere ve komploculara verilecek en büyük ders, onlara sahip çıkmak ve Bakanlıklardaki 'hizmetler'inin devamını sağlamak olmalı değil mi?
Bir miting fotoğrafı düşünelim... Binlerce iktidar muhalifi Egemen Bağış'ın posterlerini taşıyor ve 'Yedirmeyiz' sloganları atıyor... Diğer yandan binlerce katılımcı Muammer Güler'in resimlerini taşırken, bir ağızdan "Hepimiz Muammeriz" diye sesleniyor... Erdoğan Bayraktar için en uygun şarkı "Sen ağlama, dayanamam"... Ve Zafer Çağlayan, yine binlerce insanın elinde afişleri var ve altında 'mâsum-u pak' yazıyor...
Akılda kalıcılığı, etkiyi ve vurguyu artırmak için miting alanı buna göre şekillendirilebilir... Bu dört Bakanın gasbedilmiş haklarını savunacak muhalefet temsilcilerinin konuşacağı kürsü 'para sayma makinesi' şeklinde kurgulanabilir... Kürsünün oturacağı platform ise 'ayakkabı kutusu' şeklinde olabilir... Konuşmacıların başlama ve bitiriş zamanlamaları yüksekçe bir yere iliştirilmiş Zafer Çağlayan saatiyle belirlenebilir...
Zulmün yıldönümü dolayısıyla yapılacak bu eylemde yürüyüş boyunca dört Bakanın maketleri omuzlarda taşınabilir... Hükûmete gaspedilen hakların iadesi için süre verilebilir, bu dört Bakanın görevlerine iade edilmemesi durumunda konunun dünyadaki insan hakları platformlarına taşınacağı ihtar edilebilir... Ayrıca hükûmetle bir bebek kadar günahsız bu dört Bakan arasındaki 'göreve iade krizi'nin aşılabilmesi için 'çözüm süreci' ve 'akîl adamlar' heyeti önerilebilir...
***
Bizimki insanlık babından bir destek... Birisi isyan ediyor ayet-i kerimeyle "Üzülme! Allah bizimle" diye... Nasıl kayıtsız kalabiliriz ki? Madem işin içinde saat var, kuyruklu piyano var, milyonlarca Euro var ve yanlarında da -hâşâ- Allah var!.. Biz de olmalıyız doğal olarak!..