Adalet Bakanı’nın tarihe geçen itirafı!

Adalet Bakanı Sadullah Ergin, NTV Ankara Temsilcisi Nilgün Balkaç’ın sorularına cevap verirken PKK’nın silahlı unsurlarının çekilmesi konusunda herhangi bir yasal düzenlemeye gerek olmadığını ileri sürerek, “Bir savcı çıkıp ’Siz niye Türkiye’ye barışı getirmeye çalışıyorsunuz?’diye hesap mı soracak. Bu suçsa, ben bu suçu işliyorum” dedi.
Yine BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak’ın çekilme konusunda savcıların dava açabileceğini söyleyerek, yasal güvence istemesine karşı Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı da “Ne demek? Bir çılgın savcı çıkacak da... Çıksa böyle bir çılgınlığın esamisi olabilir mi yani?” sözleriyle garanti verdi!


***


Kimse, kimseye “Niçin barışı getiriyorsun?” filan diye sormuyor.. Bir defa, adalet mekanizmasının başında ve Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu üyesi olan bir şahsın ve başka bir bakanın, görevlerini yerine getirmesinler diye savcıları baskı altına alması veya tehdit etmesi apayrı bir suçtur. Bunun dışında bir terör örgütü ile aleni işbirliği yapmak, Türkiye’nin Anayasası üzerinde terör örgütü elebaşıları ile pazarlık yapmak, onların taleplerini Meclis’te yasa haline getirmek ise daha ağır suçlardır..
Yeniçağ muhabirlerinin konuyla ilgili bilgisine başvurduğu CHP Tokat Milletvekili Orhan Düzgün, “Hukuk devletinde savcıların çoktan dava açması gerekiyordu. Şu anda savcılar görevlerini ihmal ediyorlar. Bakın şimdi askerlere, dışarı çıkan gruplara müdahale edilmemesi şeklinde bir emir veriliyor. Bu emri vermek kadar bu emre uymak da suçtur” dedi.
MHP Bursa Milletvekili Necati Özensoy da “İmralı canisi anayasayı silah zoruyla değiştirmekten, çete kurmaktan ceza aldı. Şimdi AKP bu çetebaşıyla el ele vermiş başkanlık sistemini getirerek Türkiye’yi bölmenin hesabı içinde. Balyoz ve Ümraniye davasında yargılanan paşalardan hangisi suç işlemiş? Hangisi adam öldürdü? Erdoğan’a lazım olacak şekliyle Türkiye Cumhuriyeti’ne yapılan bir operasyon var. Suçtur” diye konuştu.


***


Geçen gün bir yazımda “Bu tür emirlerden sadece verenler değil, yerine getirenler de sorumludur. Çünkü emirler hukuka aykırıdır. Hukuka aykırı emir, Cumhurbaşkanı’ndan da gelse, Başbakan’dan da gelse, mahkemeden de gelse yerine getirilmez! Türkiye’de bir sürek avı gibi sürdürülen siyasi davalardaki tutuklamaların tamamı hukuka aykırıdır” ifadesini kullanmıştım.
Okurumuz, Eray Yolal, “Türk Ceza Yasası’nın 24/3 maddesine göre konusu suç teşkil eden emir hiçbir surette yerine getirilemez. Aksi takdirde yerine getiren ile emri veren sorumlu olur. Ancak hukuka aykırı olarak verilen emir yerine getirilir. Sorumluluk emre verene aittir. Emri yerine getirenin sorumluluğu yoktur” diye yasal hükmü hatırlattı. Evet ama, Balyoz davasında, bazı sanıklar hiç haberleri bile yokken seminer listesine adları yazılmış diye ağır cezaya mahkum edildi. Yasa hükümleri, kitapta yazıldığı gibi uygulansa mesele yok.


***


Zaten hükümet edenler, sadece hukuka aykırı emir vermiyor, doğrudan konusu suç teşkil eden emirler veriyor. Elbette benim de kastettiğim, konusu suç teşkil eden eylemlerdir. Suçu işleyenlerin, o suçu işledikten sonra çıkaracakları yasanın da hukuk açısından bir değeri yoktur. Çünkü suçlular kendilerini korumak için yasa çıkarıyorsa, orada artık, hukukun genel ilkelerine bakılır..
Üstelik, bu suçlara, Cumhurbaşkanı’ndan en alt düzeydeki memura kadar, A’dan Z’ye her kademede iştirak söz konusudur. Evet Yüce Divan üyelerini de kendileri atamıştır ama olağanüstü dönemlerde kimsenin gözyaşına bakılmaz!

Yazarın Diğer Yazıları