Abdullah Gül’ün liderlik sırları..

10 Kasım 2011 tarihinde yazdığım “Atatürk’ün ruhu ve TSK’nın durumu” başlıklı yazıda, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Atatürk ile ilgili açıklamalarından yola çıkarak, ülkenin bugünkü durumunu incelemiştim.
Silivri Cezaevi’nde bulunan İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Aydınlık’taki yazısında Abdullah Gül ile ilgili tespitlerimi alıntı yaparak yorumladı. Aydınlık da bu konuda geniş yayın yaptı. Esasen konuyu ilk olarak Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı adayı gösterileceğini tahmin ederek 19 Nisan 2007’de incelemiştim. Gül, aday gösterildikten sonra da 25 Nisan 2007’de “Exeter’de yetişti, ABD seçti” başlığı ile bir yazı daha yazdım. Yine “Gül’ün Şövalyelik Sırları” başlığı altında konuyu dizi yazı halinde yayınladım.
ABD Dışişleri Bakanlığı İnternet Sitesi’nde, “Bizim bursumuzla yetişen devlet ve hükümet başkanları” listesi vardı ve burada Abdullah Gül’ün de adı geçiyordu. Fakat ne zaman burs almış o belli değildi. Bizim bildiğimiz, Abdullah Gül’ün Exeter Üniversitesi için “Milli Kültür Vakfı bursu” almış olmasıydı. Hayat hikayesinde öyle yazıyordu.. Dolayısıyla bu bursun, aslında ABD Dışişleri Bakanlığı bursu olup olmadığı hususunda, bursu temin eden iki kişiden biri olan Nevzat Yalçıntaş’ın açıklama yapması gerektiğini belirtiyorduk.
Doğu Perinçek, konuyu gündeme alınca beni arayıp söz konusu İnternet sayfasına ulaşamadıklarını bildirenler oldu. Gerçi ben sayfayı kaydetmiştim ama yeniden siteye girip bir bakayım dedim. Ne göreyim.. Listede değişiklik var.. Bu defa aynı sayfada Abdullah Gül’ün adını, “Uluslararası Ziyaretçi Liderlik Programı” çerçevesinde yayınlıyorlar ve karşısında da tarih belirtiyorlar. Tarih 1995.

***


Bu doğruysa, Milli Kültür Vakfı bursu diye verilen Exeter bursu ile Amerikan Dışişleri Bakanlığı bursunu ayrı tutmak gerekiyor. Gerçi, Milli Kültür Vakfı bursu diye verilen bursun kaynağının da açıklanması gerekir ama Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nın, Abdullah Gül’ün adını, “Bizim bursumuzla yetişen devlet ve hükümet başkanları” listesinde gösterdikten sonra, konu ile ilgili olarak Türkiye’de yayın yapılınca, aynı kişinin 1995’te “Uluslararası Ziyaretçi Liderlik Programı” na katıldığını bildirmiş olması garip değil mi?
Abdullah Gül, 1995’te liderlik kursundan geçiriliyor, 1996’da Devlet Bakanı ve hükümet sözcüsü oluyor! Ardından Başbakan, Dışişleri Bakanı ve nihayet Cumhurbaşkanı..
Üstelik, CIA’nın yan kuruluşlarından Rand Corporation’ın dergisinde, 1996 yılında “Tayyip Erdoğan Başbakan, Abdullah Gül de Dışişleri Bakanı olacak” diye bir yazı çıkıyor!

***


Yine 1996 yılında Graham Fuller, Topkapı’daki Yenişafak gazetesine gitmiş, kendisiyle yapılan röportajdan sonra o zaman gazetenin üst katında bulunan Refah Partisi İstanbul İl Başkanlığı’nda Abdullah Gül ile görüşmüştü!
DSP’nin çökertilmesi sırasında Abdullah Gül, ABD’de idi. İki kişiyle görüştü: CFR’nin beyni Morton Abramowitz ve ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Mark Grossman!
Tayyip Erdoğan da daha RP Beyoğlu İlçe Başkanı iken, Morton Abramowitz ile görüşmüş ve CIA’nın önemli şeflerinden Graham Fuller ile temasa geçmişti. Amerika’nın Adana Konsolosu Elizabeth Shelton, ABD’nin İstanbul Başkonsolosu Caroline Hagins, ABD Büyükelçilik Müsteşarı Silwer Lawrens ve CIA görevlisi Kenny Bob ile de görüşüyordu!
Erdoğan’ın AKP’yi kurmadan önce 18 Temmuz 2001’de İsrail Büyükelçisi David Sultan ile görüştüğü de basına yansımıştı. Erdoğan’ın “Yeni oluşacak partinin İsrail ve ABD politikalarına asla ters düşmeyeceği” yolunda garanti verdiği da belirtiliyordu..
Abdullah Gül de bir taraftan İngiltere Büyükelçisi Sir David Logan’ı makamında ziyaret ederek parti çalışmaları hakkında bilgi veriyordu!
CIA şefi Graham Fuller de tam o sıralarda artık Kemalizm’in modasının geçtiğini ve Türkiye’nin “Ilımlı İslam”a öncülük etmesi gerektiğini ileri sürüyordu! Fuller, “Fazilet Partisi’ndeki gençlerin baskın çıkacağı ve ‘Yenilikçi Hareket’in Ilımlı İslam’a liderlik yapacağı”nı söylüyordu!
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Tayyip Erdoğan bugüne kadar bu konularda hiçbir açıklama yapmadılar. Haklarında herhangi bir soruşturma da açılmadı. Oysa Türk halkı, bu konuları bilmek zorundadır.

Yazarın Diğer Yazıları