ABD yönetiminde FETÖ taktikleri mi?
Amerika'nın Sesi, "Demokratlar, Anayasa Mahkemesi'ni genişletir mi?" başlığı altında "Cumhuriyetçiler, seçim gününden önce ABD Anayasa Mahkemesi'nde Ruth Bader Ginsburg'ün yerine Başkan Donald Trump'ın aday gösterdiği Amy Coney Barrett'ı onaylamak için acele içinde. Böylelikle Anayasa Mahkemesi'nde 3'e 6 muhafazakâr bir çoğunluk yaratmayı umuyorlar. Bazı liberal Demokratlar ise mahkemeye mevcut dokuz yargıca ilave olarak daha fazla üye ekleme fikrini ortaya attı." diye bir haber yayınladı.
Haberde, Boston Üniversitesi'nde hukuk profesörü olan Nicole Huberfeld'in, "İnsanlar zaten mahkemenin, siyasi bir aktör olup olmadığı konusunda endişeleniyor. Bir başkanın bir grup yargıç atayabilmesi için üye eklemenin, mahkemenin kurumsal bütünlüğünü etkileyebileceğini düşünüyorum" görüşüne de yer verildi..
Tarih profesörü Calvin Schermerhorn da "Bu durum, kurucu babalar döneminde de yaşanan partiler arası bir savaştır ve anayasal bir ilke meselesi değildir" dedi.
***
"ABD Anayasa Mahkemesi'nin üye sayısı ile ilgili bir haberin Türkiye ile ne ilgisi var?" denilebilir...
Biliyorsunuz, Türkiye'de de benzer bir süreç yaşandı.
Hani Fetullah Gülen, "Gerekirse mezardakileri da kaldırın ve evet oyu verdirin" demişti ya, 12 Eylül 2010 referandumunda "evet" diyenler, Anayasa Mahkemesi'nin yeniden yapılandırılmasına, 11 asil üyeliğin 17 asıl üyeye çıkarılmasına, üyelerin 12 yıl için seçilmesine, mahkemenin siyasi partileri kapatma kararı verebilmesi için üçte iki çoğunluk aranmasına, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun yeniden yapılandırılmasına, HSYK'nın 7 olan asıl üye sayısının 22'ye, 5 olan yedek üye sayısının 12'ye çıkarılmasına, HSYK'nın 3 daire halinde çalışmasına, Yüksek Askeri Şura'daki ihraç kararlarına yargı denetimi getirilmesine, askeri yargının görev alanının yeniden belirlenmesine, 12 Eylül 1980 darbesinin sorumlularının yargılanmasını engelleyen geçici 15. maddenin kaldırılmasına ve Kamu Denetçiliği Kurumu oluşturulmasına "evet" demiş oldu...
Darbecilerin yargılanması ile ilgili madde, 12 Eylül darbesinde mağdur olanların da "evet" demesi için konulmuştu ve hedefe ulaşıldı.
***
Peki sonra ne oldu? Anayasa Mahkemesi ve HSYK'ya FETÖ'cüler atandı ve böylece 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin temel taşları döşenmiş oldu. Darbe girişimi için, FETÖ'cü albayların, 2014 ve 2015'te Yüksek Askeri Şura'da tuğgeneral olması beklendi.
AKP, bu hazırlıkları, "askeri vesayet"i kaldırmak amacı ile yaptığını, daha sonra çeşitli sözcüleri aracılığıyla açıkladı.
***
Şimdi bu noktada, dikkatinizi çekmek istediğim konu şudur:
Rejimi değiştirmek için Anayasa Mahkemesi ve Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu üye sayısının genişletilmesi fikrini Türkiye'ye FETÖ kabul ettirdi ama bu fikir kendilerine mi aitti, yoksa bir ABD uygulaması mıydı?
Amerika'nın Sesi'nde görüşüne yer verilenlerden tarih profesörü Calvin Schermerhorn, "Anayasa Mahkemesi, 19. yüzyılda parti siyasetinin bir uzantısı olarak görülüyordu" dedi.
Schermerhorn, bu durumu "Kurucular olarak bilinen ilk nesil Amerikan liderleri, mahkemeleri yasama organının bir parçası olarak kullandı. Bu nedenle özellikle federal yargının, demokratik olarak seçilmiş temsilcilerin iradesine tabi olması gerekiyordu" diye açıkladı.
Schermerhorn, "Bu, partiler arası bir savaş idi. Şimdi izlenmesi gereken bir model değildir" dedi.
Şimdi Türkiye'de izlenen model, ABD kurucularının, yüksek yargıyı siyasetin emrine vermesiyle hemen hemen aynı! FETÖ'nün 2010 Anayasa değişikliği fikrinin kaynağı da buydu, Anayasa Mahkemesi ile ilgili son tartışmaların hedefi de budur!