ABD, sizin göz fotoğrafınızı niçin istiyor?
Birkaç aydır bankamatik kartı kullanırken, ekranda, “Yıl sonuna kadar İBAN alınız” diye bir yazı çıkıyor. Uluslararası ticaret yapan veya Avrupa’da yaşayan Türklerin, bir Avrupa Birliği uygulaması olarak Uluslararası Banka Hesap Numarası vardır. IBAN, “International Bank Account Number”ın baş harflerinden oluşuyor.
“Avrupa Birliği ülkeleri arasında IBAN kullanılması, bankacılık işlemlerinin kolaylaştırılmasına ve para transferindeki gecikmelerin önlenmesine yarayacak” deniliyor. İyi güzel de Türkiye, Avrupa Birliği ülkesi değil ki! Türkiye’nin Gümrük Birliği’ne üyeliği var ama o da Anayasa’ya aykırı bir şekilde kabul edildi.
Rusya, Çin, Hindistan, Japonya veya İran vatandaşlarının Uluslararası Banka Hesap Numarası alma mecburiyeti var mıdır?
***
Esas olarak IBAN, bütün para hareketlerini denetlemeye yarıyor. Kimin vergi kaçırdığı, veya kimin kime ne kadar para gönderdiği, Avrupa Merkez Bankası tarafından takip edilebilecek. Türkiye’deki en küçük para hareketi de Avrupa Birliği’nin kayıtlarına girecek.
Para hareketi, ekonomik vücudun kan dolaşımı sistemidir. Ülkenin sinir sistemi olan Telekom’u İngiliz istihbarat servisi güdümlü bir şirkete devreden Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, kan dolaşımı sisteminin kontrolünü de Avrupa Birliği’ne bırakıyor.
Belki de böylece Türkiye’deki yolsuzlukları artık Avrupa basınından öğreneceğiz. Tıpkı Türkiye futbol liglerinde 29 maçta şike yapıldığını Almanya’dan öğrendiğimiz gibi.
Uluslararası sistemin, uluslararası çeteleri oluyor, fakat çete bir yerden açık verdi mi bütün şeması ortaya çıkıyor.
IBAN’ın böyle faydaları da var.
Gerçi Türkiye’deki bankacılık sisteminin yüzde 51’den fazlası, yabancı bankaların eline geçmiş durumdadır hatta, TSK ve MİT mensuplarının kişisel bilgileri bile OYAKBANK satılınca Hollanda merkezli ING Bank’a devredilmişti.
Bu konuda önlem alındığı söylenmişti ama bence skandalı örtbas etmek için böyle denilmişti.
***
Diğer taraftan, FBI Başkanı Robert Mueller, Türkiye’ye gelerek, kara, hava, deniz, demiryolu gibi bütün ulaşım araçlarını kullananların parmak izi, ses, yüz, retina/iris gibi biyometrik kayıtlarının tamamının kendilerine verilmesini istedi. Türk tarafının bu isteği reddettiği söyleniyor ama bu da hiç inandırıcı değil. Ayrıca, ABD bu kayıtları AB ülkelerinden de istedi.
Cargill için yasa üzerine yasa çıkaran, GDO’lu ürünleri dünyaya hakim kılmak isteyen Amerikan şirketleri için yönetmelik yayımlayan, tepki görünce bazı yerlerini değiştiren ama yine de GDO’lu ürünlerin Türkiye’ye girişini serbest bırakan, zaten parti programı bile 2001 yılında CFR tarafından gönderilmiş ve yerel yönetimlere özerklik vermeyi kabul etmiş olan AKP iktidarına nasıl inanalım?
Biyometrik verileriniz CIA’nın eline geçince, dünyanın neresinde olursanız olun, uydular ve Amerikan üsleri vasıtasıyla, ses, yüz veya retina/iris kaydınız sayesinde sizi bulabilecekler!
Peki, ABD, kendi vatandaşlarının biyometrik verilerini Türkiye’ye verecek mi?
Vermez ama diyelim ki verdi; Türkiye’nin bu kayıtları değerlendirecek veya elektromanyetik saldırılara karşı elektromanyetik kalkan kuracak teknolojik alt yapısı var mı?