ABD, kendisini dünya için tehdit olmaktan çıkarmalı!

ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi Eric Edelman, “İslam dünyasında reform ABD’nin en önemli stratejik girişimidir ve Türkiye’nin başarısı da bunda büyük rol oynayabilir” diyordu...
New York Times gazetesi ise 2004 yılında “Bir Türk Başarı Öyküsü” başlıklı yazıda “Erdoğan’ın başarısında, ABD’nin büyük çıkarı olduğunu” yazıyordu!
Erdoğan ise, CFR denilen ve 1971 yılında bütün ulus devletleri parçalama kararı alan kuruluşun salonunda yaptığı konuşmada, “Türkiye ile ABD, uluslararası barışın ve istikrarın korunması konusunda ortak görüş ve düşünceleri taşımaktadır” görüşündeydi!
Halbuki, Türk halkı son zamanlarda birinci tehdit olarak ABD’yi görmekteydi.
Türkiye, ne Johnson mektubunu unutmuştu, ne haşhaş yasağını, ne Kıbrıs ambargosunu, ne Çekiç Güç’ün PKK’ya yardımını ne Muavenet’in vurulmasını, ne Kuzey Irak’ta bir devlet oluşturmasını, ne de Süleymaniye’de Türk askerinin başına çuval geçirilmesini!
ABD, İngiltere ve İsrail’den oluşan “Koalisyon”un, Fas’tan Endonezya’ya kadar uzanan coğrafyada küresel işgali başlattığını ise sadece Türkiye değil bütün dünya biliyor!
Türkiye’yi eyaletlere ayırarak bölme ve böylece daha kolay yönetme stratejisi ABD tarafından 1896 yılında kabul edilmiştir.
Bush yönetimi terörist olarak ilan ettiği PKK terör örgütünü illegal yollardan besliyor, himaye ediyor ve maalesef siyasal olarak da destekliyor! PPK terörü de başta ABD desteği sayesinde Türkiye’de masum insanların canlarını almaya devam ediyor. Yine Bush yönetimi, Irak’ta barınan PKK terör örgütüne karşı operasyon yapmak isteyen Türk Silahlı Kuvvetlerinin karşısına dikiliyor ve hatta tehdit ediyor.
ABD’nin, Süleyman Demirel’e, Turgut Özal’a ve Tayyip Erdoğan’a eyalet sistemini dayatmasının ardında 100 yıl önce Kongre’nin aldığı bir karar vardır. Erdoğan’ın “Türkiye kimliği” lafları da işte bu 100 yıllık Amerikan projesinin psikolojik hazırlığıdır!

* * *

Anadolu Ajansı’ndan Deniz Arslan’ın haberine göre
ABD’nin eski Ankara büyükelçilerinden Mark Parris, ABD Başkanı George W. Bush yönetiminin Türk-Amerikan ilişkilerini “bulduğundan daha kötü halde” bıraktığını ancak 4 Kasım’daki başkanlık seçimiyle gelecek yeni yönetimin, her kim kazanırsa kazansın, “sırf Bush olmadığı için” Türk halkının gözünde daha olumlu bir imajı bulunacağını ve bunun da yeni liderin ilişkileri yeniden inşa etmesini kolaylaştıracağını kaydetti.
Parris, “2003 yılından beri kamuoyu yoklamalarında ABD, Türkiye’nin güvenliğini tehdit eden ülkelerarasında birinci sırada yer aldı” görüşünü dile getirdi.
Parris, 2007 sonu itibariyle ABD’nin bağımsız Kürdistan’ı kurmak için Türkiye’yi bölme arayışında olduğuna inanıldığını belirtti.
Parris, “Kemalistler, Washington’ın, AK Parti’yi kullanarak Türkiye’de bir İslami Cumhuriyet kurmaya çalıştığına ikna olurken AK Parti destekçileri Bush yönetiminin, İran’da elini serbest bırakmak için Türk ordusuyla işbirliği yaparak partiyi iktidardan uzaklaştırmaya çalıştığından şüphelendi” iddiasında da bulundu.

* * *


Görüldüğü gibi ABD adına gerçekleri gören ve yeni yönetimi uyaran birisi nihayet çıktı.
Fakat, ABD’nin bundan sonra sadece Türk kamuoyunu kazanmak için çaba sarf etmesinin hiçbir anlamı yoktur. Anlamı olan davranış, bütün dünya kamuoyunu kazanmaya çalışmaktır. Bunun için de ABD, Neo-Con’ların dünyayı kana bulayan politikalarından vazgeçmeli, kendisini tehdit olmaktan çıkarmalı; Atatürk’ün “Yurtta barış, cihanda barış” politikasını benimsemelidir.

Yazarın Diğer Yazıları