ABD, Karadeniz’de neyi test ediyor?
Sinop ve Samsun’da toplantılar yapmak isteyen BDP’li milletvekillerine gösterilen tepkiler konusunda rivayet muhtelif.. Kendisi de Sinoplu olan Hak ve Eşitlik Partisi Genel Başkanı Osman Pamukoğlu, Sinop’ta provokasyon varsa bunu yapanın hükümet ve BDP olduğunu söyledi.
Bu arada yazar Nihat Genç, Sinop olaylarından sonra, ekranlarda “Özel Kuvvetler’e bağlı sivil yapıların olduğu ve bunların temizlenmediği” iddialarının gündeme getirildiğini hatırlatarak “Yani, sıradan sokaktaki insanlar da ‘sivil yapılanmalar’ başlığı altında sıra sıra operasyonlarla içeri tıkılabilecek” tespitinde bulundu.
BDP heyetinin Karadeniz gezisinden hemen önce ABD Ankara Büyükelçiliği Heyeti’nin Samsun’da temaslar yapması, limanı gezmesi de ilginç.. Bilindiği gibi 1 Mart tezkeresinde Samsun ve Trabzon limanlarının ABD emrine verilmesi öngörülüyordu. ABD’nin Karadeniz’le ilgili yeni bir projesi var ve BDP’liler üzerinden Karadenizlilerin test edilmesi de bununla ilgili.. ABD’nin Karadeniz’e çıkmasını engelleyen bütün deniz subaylarının Balyoz Davası’ndan tutuklu olduğunu da unutmayalım..
Başbuğ’un mektubu
Türkiye’deki milliyetçi direnci kırma operasyonunun 5 Kasım 2007’de Oval Ofis’te kararlaştırıldığı dikkate alındığında bu türde daha pek çok olayın tezgâhlanabileceği anlaşılıyor.
İşte eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, gösterdiği tanıkların yasaya aykırı olarak dinlenmemesi ile ilgili olarak “Bu mahkeme bu şekilde davranabilme gücünü nereden almaktadır? Neye güvenmektedir?” diye soruyor. Bilindiği gibi terörist Şemdin Sakık’ı tanık olarak dinleyen mahkeme, eski Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner ve kuvvet komutanlarını mahkemeye geldikleri halde dinlememişti.
Başbuğ, ABD’nin Karadeniz’e çıkmasını önleyen ekibin Genelkurmay Başkanı idi. Dolayısıyla şimdiki itirazlarını, özel yetkili mahkemeler kurulurken ve Amerikalı savcı Susanne Hayden’ın sekiz ilin özel yetkili savcısına Adalet Bakanlığı’nın organizasyonuyla seminer vermesi sırasında dile getirmeliydi..
PKK’nın elindeki rehineler
Sınıf arkadaşım avukat Zafer Ulutaşdelen aradı ve dedi ki “PKK’nın elinde halen asker, kaymakam adayı ve öğretmenlerden oluşan rehineler varken, BDP’nin Karadeniz gezisi düzenlemesi hangi akla hizmettir. Gerçekten olumlu bir şeyler yapmak istiyorlarsa önce bu rehineleri serbest bıraktırmak için çalışmaları gerekmez miydi?”
PKK’nın kaçırdığı astsubay Abdullah Söpçeler ve uzman çavuş Zihni Koç, kaymakam adayı Kenan Erenoğlu, polis memuru Nadir Özgen ve uzman çavuş Kemal Ekinci, yaklaşık 500 günden beri örgütün elinde rehin tutuluyor. PKK, rehinelerin görüntülerini, internet sitelerinde yayınladı. Uzman çavuş Zihni Koç’un Amasya’da yaşayan annesi Gülsüm Koç, oğlunun üzüntüsüne dayanamayarak geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. Niçin bunların hakkını arayan kimse yok?
Ankara’da bir hukuk ihlali daha
Ankara’dan Yüce Katırcıoğlu aradı ve kendisinin başına gelenleri anlattı. Masonlar aleyhine suç duyurusunda bulunduktan sonra bu konuyla ilgili davalar sürerken, kimsenin talebi olmadığı halde akli dengesinin tespiti için mahkemenin hakkında hastaneye sevk kararı verdiği, polis tarafından iki defa evi basılan ve arşivi yok edilen Yüce Katırcıoğlu’nun bu defa da “Yüksek güvenlikli bir psikiyatri servisi” ne yatırılmasına karar verildi. Oysa Yüce Katırcıoğlu, 10-15 yıl öncesinden Türkiye’nin bugününü öngörebilen yazılar yazabilecek birikime ve sağduyuya sahip bir insan. Bir de bu karar “duruşma bitti, çıkabilirsiniz” denildikten sonra yazdırıldı. Mahkemeyi izleyenler arasında eski bakanlardan Prof. Dr. Enis Öksüz ve milliyetçi gençlerden oluşan bir grup da vardı. Onlar da bu duruma tanık oldu. Hakim, kararı yazdırmadan önce Yüce Katırcıoğlu’na “hakkınızı helal edin” dedi! “Adaletin ruhuna el Fatiha” da diyebilirdi..