70 milyonluk hastane yok!
Serdar Turgut, “Ulusalcılık bir hastalıktır” diyor. Bu tespitini destekleyecek dört veri de sunuyor:
“Atatürk’ü peygamber düzeyine ulaştırmak ve ona tapınma ihtiyacı duymak, dünyanın sonunun geldiğine kendini inandırarak çıldıran tarikattaki insanlar gibi Türkiye’nin sonunun geldiğine kendilerini inandırarak çıldırmak, hayatı aşırı dindarlara özgü bir fantastik tablo içinde algılamak ve geçmişte yaşamak.”
Turgut, yazısını “AKP’liler ve yandaşları da aşırı dindarlık dolayısıyla rasyonellikten çıkmış olduklarından mücadele aslında iki deli grup arasında sürüyor. Umarız iki taraf da tam delirmeden bir şekilde tedavi edilir” diye bitiriyor.
* * *
Turgut’un dört madde halinde yansıttığı tiplemelerin, toplumumuz içinde bulunmadığını söylemek mümkün değil. Fakat, Turgut’un unuttuğu bir gerçek var! Türkiye’de uzunca bir süredir rasyonel düşünce yoktur. Dolayısıyla, tıpkı geçmişte ve belki hâlâ kendisinin de inandığı gibi bizim insanlarımız mesela Marksizmi bile bir din gibi algılamış, Marks’ı bir peygamber, Lenin’i bir halife gibi yüceltmiştir. Kapital ise çok kimse için hâlâ kutsal kitaptır!
Biz bu konuya Attila İlhan ile konuşmuştuk. İlhan, “İnsanlarımız neden hiç düşünmüyor?” soruma “Şarklılar düşünmez. Adetimiz değil” diye cevap vermişti!
Dolayısıyla, genel bir hastalığı bir veya iki gruba yansıtarak işin içinden çıkmak mümkün değildir.
Üstelik Serdar Turgut da belki rasyonel düşünerek “çağdaş milliyetçi” bir gazete yapmak istemiş, fakat ani bir rahatsızlık geçirmiş; iyileştikten sonra bu girişimden vazgeçmişti!
* * *
Milliyetçiliğin bir hastalık olduğunu Einstein söylemiştir derler. Olabilir. Fakat bütün Yahudi düşünürler veya bilim adamları, Yahudi milliyetçisi veya ırkçısıdır.
Birkaç yıl önce Zaman gazetesinde Herkül Milas da “milliyetçilik hastalıktır” diye yazmıştı!
Bütün milletler milliyetçilikten aynı anda vazgeçecek olsa, dünya barışını kurmak mümkün olabilir miydi? Bu sorunun cevabını Namık Kemal, zamanında vermişti? Böyle bir ihtimal yoktur! Siz milliyetçilikten vazgeçerseniz, vazgeçmeyenlere yem olursunuz!
Bu konuda Kur’an’da “Bütün insanlığı tek bir millet olarak yaratsaydım, dünya fesada boğulurdu” anlamında bir ayet vardır. Bunu bir ayet değil, bilimsel bir önerme kabul ederek düşünelim! Ve bugün ulus devletleri ortadan kaldırmaya dönük küreselleştirme sürecini gözümüzün önüne getirelim. Kapitalist, Marksist, anarşist, hatta terörist zorlamalar ile bütün insanlığı tek bir millet yapmak mümkün müdür?
Mümkün olmadığını, Sovyetler Birliği laboratuvarı gösterdi! Demek ki, insanların yaradılışlarına, doğalarına aykırı hareket etmesi de toplumsal hastalıktır.
* * *
Toplumsal meselelere haddim olmayarak psikiyatri gözüyle bakmayı zaman zaman ben de denemişimdir. 10 yıl kadar önce kavramsal şizofreniye bağlı toplumsal şizofroniden söz etmiştim. Hatta, “Kendi millî ve dini kimliğini benimseyememiş insanlar, hem kendilerine, hem içinde bulundukları topluma zarar verir. Çünkü halkla çatışma içine düşmüşlerdir. Bu hastalıkların tedavisi şarttır. Hangi görüşe sahip bulunursanız bulunun, bu gerçekliği kabul etmek aklın ve bilimin gereğidir. O halde millî ve dinî kimliği birbirine aykırı unsurlarmış gibi ele almak, birbirinin alternatifi gibi takdim etmek, bu yüzden çağın şartlarına uyum sağlayamamak da aynı derecede hastalıktır ve tedavi edilmelidir. Türkiye’nin çözümü, sosyal psikolojide aranmalıdır” görüşümü de hâlâ koruyorum.
* * *
Bu tür hastalıklar, sadece bizim toplumumuza has değildir. Hatta karşılaştırma yapılırsa, Türkler, en iyi durumda olan milletlerden sayılabilir.
Fakat, Sovyetler Birliği’nin, Yugoslavya’nın parçalandığı, Afganistan ve Irak’ın işgal edildiği, “22 İslam ülkesinde harita değişecek” denildiği bir ortamda “rasyonel” olarak milliyetçiliğe sarılmaktan başka çare yoktur!
70 milyonluk, hatta 6 milyarlık bir hastane kuramazsınız!