Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Armağan KULOĞLU
Armağan KULOĞLU

5+1 anlaşması ve yansımaları

BM daimi üyeleriyle Almanya’nın dahil olduğu heyetin, nükleer çalışmaların kısıtlanması konusunda İran’la yapmış olduğu müzakereler, bir ön anlaşmayla sonuçlandı. Anlaşmaya göre, tarafların Haziran 2015 sonuna kadar ayrıntılarda uzlaşabilmesi halinde, İran’a uygulanan ambargoların kaldırılması söz konusu. Anlaşmanın yürürlüğe girmesinin, küresel, bölgesel ve Türkiye açısından çeşitli etkilerinin olması kaçınılmaz.

Anlaşmanın küresel etkilerine bakıldığında, Batı ülkelerinin, ambargolar nedeniyle yapamadığı veya kısıtlı da olsa kaçamak yollardan yaptığı ticaretin serbest kalmasıyla, özellikle Avrupa’nın, biraz olsun, ekonomik sıkıntılarının azalması imkânı doğacaktır.

İran’ın bu anlaşmayı kabul etmesinde, BM daimi üyelerinden Rusya’nın katkısının önemi tartışılamaz. Bu nedenle, Ukrayna ve Kırım nedeniyle Rusya’ya uygulanan yaptırımların hafifletilmesi de söz konusu olabilecektir.

Bu anlaşmanın, 5+1’in önderliğini yaptığı kabul edilen ABD’nin, küresel etkisine katkıda bulunduğunu ve bu etkinin bölge üzerinde de görülebileceğini ifade etmek mümkündür.

İsrail’in anlaşmaya itiraz etmesinin, tamamen kendi iç politikasına yönelik olduğu düşünülmektedir.

***
Anlaşmaya İran tarafından bakıldığında; öncelikle bu anlaşma sonuçlarının, İran’ın nükleer silah yapacağı ve bunu, geliştirmekte olduğu uzun menzilli füzelerinin başlıklarında da kullanarak bölgeyi, Avrupa’yı, hatta ABD’yi tehdit edeceği faraziyesine istinaden ABD tarafından ortaya atılan ve sonra NATO’ya mal edilen “Füze Kalkanı” projesinin, İran, hatta Rusya tarafından sorgulanmasına kapı açacağı unutulmamalıdır.

Diğer taraftan İran’ın, bu anlaşmayı kabul etmekle Batı nezdinde prestij kazandığı düşünülmekte. Kazanılan bu prestijin, Irak, Suriye ve Yemen’de sağlamaya çalıştığı etkinlik mücadelesine katkı sağlayabileceği, Batı’nın da buna karşı koymada, ortada hassas bir mutabakat bulunduğu için, çekingen davranabileceği değerlendirilmekte.

İran’ın ekonomik açıdan güç kazanması ve halkın ferahlamasıyla iç siyasette iktidarın kazanacağı siyasi gücün dış politikaya yansıyacağı ve İran’ın bölgesel etkinliğinin artacağı beklenmekte. İran bu anlaşmayla nükleer çalışmalarına meşruiyet de kazandırmış olacak.

Anlaşmanın Haziran 2015 sonunda neticeye ulaşması halinde, uygulamaların 10 yıllık bir süreyi kapsayacağı kararlaştırıldı. Ancak İran’ın bu süre içinde elde edeceği nükleer teknoloji ve ekonomik gelişiminin, onu kısa bir zaman içinde uranyum zenginleştirmesinde hamle yapmasına ve nükleer silah geliştirmesine imkân sağlayabileceği de göz ardı edilmemeli. Ayrıca nükleer çalışmaların sınırlandırılmasındaki denetimin de, sürekli aynı ciddiyetle devam edemeyebileceği ihtimali de dikkate alınmalıdır.

***
Konuya Türkiye açısından baktığımızda, bu anlaşmanın olumlu ve olumsuz taraflarının olduğu görülmektedir. Ancak olumlu tarafları ağır basmakta.

Türkiye’yle İran bölgede rekabet içinde iki ülkedir. Bölgesel etkinliğin, nükleer silaha sahip tarafa geçmesi de doğaldır. Dengeyi sağlamak için, ya Türkiye de nükleer silaha sahip olacak, ya da İran’ın nükleer silaha sahip olmaması yönünde tutum izleyecektir. Bu nedenle anlaşmanın Türkiye açısından en olumlu yönü, İran’ın nükleer silaha sahip olma kapasitesinin kısıtlanmasıdır.

Diğer olumlu bir yönü de İran’la ticarette Türkiye üzerindeki baskıların kalkacak olmasıdır. Ayrıca anlaşmanın sağlanmasında Türkiye’nin katkısının olması da beğeni kazanmıştır.

Anlaşmanın Türkiye açısından olumsuz yönlerine gelince, öncelikle bölgedeki sorunların çözümünde Batı’nın temas kurabileceği tek ülkenin Türkiye olması avantajı, İran’ın da devreye girebilme yeteneğini yeniden kazanmasıyla kalkmış olacaktır.

İran’la ticarette Türkiye üzerindeki baskılar kalkacak olsa da, Batı ülkelerinin serbest ticarete başlaması, Türkiye’nin ticaretini olumsuz yönde etkileyebilecektir.

Suriye meselesinde Türkiye ve İran tam tersi politikalar uygulamaktadır. Batı’yla sağlanan bu uzlaşmanın, Suriye meselesinde avantajın İran tarafına geçmesine ortam yaratacağı değerlendirilmektedir. Benzer şekilde Yemen’deki uygulamada da Türkiye ile İran zıt politikalar izlemektedir. Bu durum İran’la ilişkilerde Türkiye aleyhine sonuçlar yaratabilecektir.

Türkiye’nin gelişen yeni duruma göre politikalarını yeniden gözden geçirmesinde fayda görülmektedir.

Yazarın Diğer Yazıları