Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Hüseyin Macit YUSUF
Hüseyin Macit YUSUF

4 Temmuz’dan sonra tek hedef KKTC’nin tanınması olmalıdır…

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi(GKRY) Başkanı faşist Eokacı/Enosisçi Nikos Hristodulidis’in uzlaşmaz tutumu sürmektedir. Hristodulidis düşmanlık tohumları ekmeye de devam ediyor. Geçtiğimiz Salı akşamı Londra'da Kıbrıs Rum Kardeşliği'nin 90. yıldönümü etkinliğinde konuşan Hristodulidis, müzakerelerin yeniden başlaması için Türklerin önkoşul olarak ileri sürdüğü egemen eşitlik ve eşit uluslararası statü konusundaki pozisyonlarının kabul edilemez olduğunu ifade etti. Hristodulidis, 180'den fazla dinleyici ve İngiliz milletvekilinin önünde yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Türk pozisyonları uzun zaman önce yanıtlanmıştır. Bu yanıtlar yalnızca Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tüm hükûmetleri tarafından verilmemiştir. Türk talepleri bizzat uluslararası toplum tarafından da ısrarla yanıtlanmıştır. İstila, güç kullanımı ve işgalden kaynaklanan hukuksuzluklar kabul edilemez, yasallaştırılamaz. Bizim için Kıbrıs sorununu, üzerinde mutabık kalınan çerçeve zemininde çözmekten başka bir seçenek yoktur.” Mevcut durumun hiçbir şekilde Kıbrıs'ın geleceğini oluşturamayacağını ifade eden Hristodulidis, liderliği devraldığı ilk günden itibaren barış sürecine ivme kazandırmak için sistemli ve tutarlı bir şekilde çalıştıklarını söyledi. Bu çerçevede Hristodulidis, BM Genel Sekreteri'nin Kişisel Temsilcisinin atanmasını, Guterres'in, karşılıklı kabul edilebilir ve adil bir çözüme yönelik müzakerelerin yeniden başlatılmasının “mutlak gerekliliği” lehine verdiği “önemli bir mesaj” olarak nitelendirdi. Hristodulidis, yaptığı bir başka açıklamada ise “Türkiye-AB ilişkilerindeki olumlu tutum, Kıbrıs sorununda ilerleme kaydedilmesine bağlıdır” diyerek bir kez daha veto kartını ima ederek Türkiye'yi tehdit etti.

Hristodulidis’in bu açıklamalarından sonra Kıbrıs’ta hala daha ortak zemin bulunabileceğini iddia edenin aklından şüphe etmek lazımdır. Daha önce de yazdığım üzere Kişisel Temsilci Holguin ile başlatılan ortak zemin arama sürecinin devamına artık gerek kalmamıştır. Rum basınına yansıyan bilgilere göre Holguin’in görev süresi altı ayın sonunda tamamlanmayarak, devam edecektir. Bu karar, müdahil tarafları da bilgilendirecek olan BM Genel Sekreteri'nin kendi kararı gibi görünüyor. Rum kaynakları, Antonio Guterres’in, 7 Mayıs’ta adaya gelmesi beklenen temsilcisinin üçüncü seyahatinden sonra bir çıkmaz ilan etme niyetinde olmadığını, zorlukları ilk elden bildiği için bu çabayı sürdürmeye çalışacağını ve Holguin’in misyonunun uzatılmasına Türkiye'nin vereceği tepkiyle de başa çıkmaya hazır olduğunu belirttiler. Türk tarafı olarak takvime bağlanan ve sırf KKTC’nin tanınma sürecini baltalamaya yönelik kişisel temsilci maskaralığına son vermeli, 4 Temmuz’da dolacak olan görev süresinin uzatılmasına kesinlikle karşı çıkılmalıdır.

Diğer taraftan Hristodulidis’in baskılarıyla, 17-18 Nisan tarihinde AB Devlet ve Hükûmet Başkanları Özel Zirvesi sonrası açıklanan sonuç bildirisinde, Kıbrıs sorunu ile Türkiye’nin AB sürecinin ilişkilendirilmesi kabul edilir değildir. KKTC ve Anavatan Türkiye Dışişleri, gerekli tepkiyi koymuştur. Türkiye Dışişleri Bakanlığı, Türkiye-AB ilişkilerinde ilerleme sağlanmasıyla Kıbrıs sorununun ilintilendirilmesinin hiçbir zaman kabul görmeyeceğini; AB ile diyaloğun mütekabiliyet çerçevesinde, AB’nin gelecek dönemde Türkiye’ye yönelik adımlarının hızı, düzeyi ve kapsamına göre ele alınacağını bildirdi.

Avrupa Birliği’nin bildirgeyle, uluslararası antlaşmaların ve kendi üyelik kriterlerinin hilafına GKRY’yi AB üyesi yaparak, Kıbrıs konusunun bugünkü durumunun esas sorumlusunun kendisi olduğu gerçeğini unutturma çabasına devam ettiğine işaret edilen KKTC Dışişleri Bakanlığı açıklamasında ise, şu hususlar vurgulandı, “Yarım asırdan fazla bir süredir denenmiş ve başarısızlığı kanıtlanmış modellerle Kıbrıs konusunda bir yere varılmasının mümkün olmadığı aşikârdır. Kıbrıs’ta iki Devletli bir çözümün zamanı gelmiştir.

Kıbrıs konusunda tümüyle GKRY yanlısı bir tutum sergileyen AB’nin Kıbrıs konusuna müdahil olma çabasında ısrarcı tavrının bu bildirgede de yer aldığı görülmektedir. Kıbrıs Türk halkını izolasyona maruz bırakan, Rum tarafına ise konfor alanı sunan statükonun başlıca sorumlularından olan AB ve kurumlarının Kıbrıs konusuna hiçbir şekilde müdahil olmasını kabul etmemizin mümkün olamayacağını bir kez daha yinelemekte fayda görüyoruz.”

Rumların, Türkiye’nin ekonomik sıkıntılarını fırsat bilerek AB, ABD ve İngiltere üzerinden Türkiye’ye baskı yapma ve Kıbrıs’ta ödün elde etme stratejisine karşı en doğru cevap biran önce KKTC’nin tanınmasını sağlamak olacaktır. Holguin’in görev süresinin biteceği 4 Temmuz’dan sonra tüm enerjimiz KKTC’nin tanınmasına odaklanmalıdır; gerisi boştur, vakit kaybıdır.

Yazarın Diğer Yazıları