Metin Oktay'ın kayıp tacı bakın nereden çıktı
Halikarnas Balıkçısı’nın (Cevat Şakir) en sevdiği sözdü: Merhaba...
Karşılaştığı her insana, ağaçlara, hayvanlara, doğaya, gördüğü herşeye ‘merhaba’ derdi.
Ona göre merhaba demek, “rahat olun, benden size zarar gelmez” demekti.
Merhaba, tüm iyi dileklerin özetiydi.
Ben de, bu sayfalarda ilk yazıma başlarken, tıpkı balıkçı gibi Yeniçağ ailesine ve okurlara yürekten bir “merhaba” diyorum.
Şimdi anlatacağım olay, Türk Futbolu’nda 34 yıldır çözülememiş bir sır.
Üstelik Türk Futbolu’nun en önemli yıldızı Metin Oktay’a ait.
Yıl 1988’di.
Tanju Çolak, o sezon 39 gol atarak, Metin Oktay''a ait 38 gollük rekoru kırmıştı.
İzmir’de Güneş Gazetesi’nde çalışıyordum ve Metin Oktay da gazetemizin yazarıydı.
Galatasaray’ın İzmir’e geldiği bir gün Metin Oktay ile Tanju Çolak’ı gazetenin bürosunda bir araya getirdik.
Halef ile selefi buluşturduk.
Metin abi 1963 yılında attığı 38 gol nedeniyle futbol federasyonunun kendisine verdiği gümüş tacı Tanju’nun başına geçirmişti.
Fotoğraflar çekildi, röportajlar yapıldı.
Haber ertesi gün Güneş Gazetesi’nin spor sayfasında manşete oturdu.
Olay elbette bir mizansendi.
Röportaj sonrası Metin abinin tacı Güneş Gazetesi’nin İzmir bürosunda kalmıştı.
Ya kendisi, ya da ben Alsancak semtindeki evine geri götürecektik.
Birkaç ay sonra bu kez Ali Kırca aynı mizanseni TRT''de gerçekleştirdi.
Stüdyoda Metin Oktay yine Tanju’ya taç taktı.
Ancak, o taç futbol federasyonun verdiği taç değildi.
O taç Metin Oktay’ın 1961 yılında İtalya''nın Palermo takımına transfer olması nedeniyle amigo Karıncaezmez Şevki ile bir grup G.Saray taraftarının verdiği taçtı.
Gerçek taç saf gümüşten yapılmıştı, oldukça ağırdı ve üzerinde futbol federasyonu tarafından verildiği yazıyordu. Önünde de M harfi yoktu.
Tipik bir kral tacıydı ve İzmir’de Güneş Gazetesi’ndeydi.
Aradan 5 yıl geçti.
Yıl 1993’tü
O beş yılda ben Güneş Gazetesi’nden ayrılıp, Kanal 6 Televizyonuna transfer olmuştum.
Metin abi maalesef vefat etmişti.
Güneş Gazetesi ise yayın hayatına son vermişti.
Bir gün bir telefon geldi.
“Metin Oktay’ın tacı çorbacı dükkanında..”
Başımdan kaynar sular döküldü o an.
Müthiş bir haberdi ama benim için üzücü bir yönü vardı.
Çünkü o tacı Metin abinin evinden alan bendim ve benim geri bırakmam gerekiyordu.
Maalesef iş telaşından bırakamamıştım, Güneş Gazetesi’nden ayrıldıktan sonra da tacı unutmuştum.
Kameraman arkadaşım Denizhan Güzel ile birlikte soluğu Çorbacı dükkanında aldık.
İhbar doğruydu.
Türk Futbolu’nun en büyük yıldızının tacı çorbacı dükkanındaydı.
Sahibine “bu sizde ne arıyor” diye sorduğumda olay anlaşıldı.
Çorbacı şöyle anlattı.
“Biz Güneş Gazetesi’ne yemek servisi yapıyorduk. Yaklaşık 6 ay paramızı alamadık. Gazetenin iflas ettiğini duyunca hemen hacize gittik ve büroda ne var, ne yok el koyduk. Bu taç da bir dolabın üzerinde duruyordu, bunu da aldık!”
Başımdan ikinci kez kaynar sular döküldü.
Görüntüleri aldık, röportajı tamamladık ve haberi İstanbul’a gönderdim.
Birkaç gün sonra Kanal 6 Televizyonu’nun Sportif isimli programında yayınlandı.
Olay oldu.
Yanılmıyorsam dönemin Galatasaray başkanı Alp Yalman ya da bir yönetici İzmir’e gelerek tacı aldılar ve İstanbul’a götürdüler.
O günkü gazeteler tacın Galatasaray müzesinde sergileneceğini yazmıştı.
Aradan bir 5 yıl daha geçti.
1998 yılında Metin Oktay’ın vasiyeti üzerine eşi Servet Oktay dönemin gol kralı Hakan Şükür’e bir taç hediye etti.
Ancak, o taç da Galatasaraylı taraftarların verdiği taçtı.
Gerçek taç değildi.
Ben Metin Oktay’ın ailesine yakın isimlerle konuştum, Servet hanım vefat etmeden önce evlerinde gerçek taç yokmuş.
Aile yakınları Hakan Şükür’ün tacı aldıktan bir süre sonra Servet hanımı arayarak, “bunun gerçek taç olmadığını söylediler” diye sitem ettiğini de belirttiler.
Şimdi soru şu.
Türk Futbolunun en önemli yıldızının som gümüşten üretilmiş gerçek tacı kimde ve nerede?
Bu sorunun yanıtını bulmak hem futbol federasyonun, hem de Galatasaray yönetiminin görevi olmalı.
Yoksa, birkaç yıl sonra tacı bir müzayedede açık artırmada görürsek, şaşırmayalım.