27 MAYIS ASLINDA NEYDİ?
27 Mayıs İhtilâli gelecek yıl tam yarım yüzyılı dolduracak.
Aradan geçen 49 yıl içinde, siyasi tarihimizin bu önemli olayı hep tartışıldı.
Tıpkı, daha sonraki üç idamda, Deniz Gezmişler’in idamında olduğu gibi.
Türk toplumunu ikiye bölmek için ne çok bahaneler yaratılıyor ve her iki taraf da kendisini haklı görüyor.
Hani bir “Azrail öyküsü” yazmıştım ya, onun gibi. Türkiye’nin “Siyasi Azrail’i” yüzyıllardır iş başında!..
Ya da, “Uluslararası Siyasi Horoz” (!) iş başında ve işini yapıyor; yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan çıkar ilgilenmiyor! Yani, bir el sürekli olarak Türkiye’yi karıştırıyor ve hangi olay hangisinden çıkıyor ilgilenmiyor. Sonuçta, kazanan hep o, kaybeden Türkiye.
YAKLAŞIK 7 SAATLİK CANLI YAYIN REKORU!..
Geçen Cuma Ceviz Kabuğu’nda, “27 Mayıs Neydi?” sorusuna yanıt aradık.
Program yaklaşık 7 saat ile yeni bir canlı yayın rekoru kırdı. Tam tamına 6 saat 40 dakika.
Stüdyoda iki farklı kesimin temsilcisi vardı. Biri, 84 yaşındaki 27 Mayıs’çı Hüseyin Avni Güler; diğeri 69 yaşındaki Demokrat Partili Mehmet Arif Demirer idi. Demirer’in babası idam edilen Adnan Menderes Hükümeti’nin Ulaştırma Bakanı idi. Güler ise, o tarihte İhtilâli yapan Milli Birlik Komitesi(MBK)’nde istihbarat Yüzbaşı olarak görevli idi.
İhtilâlin iki farklı yönü ekranlara gelmiş oldu.
ATATÜRK DEVRİMİ Mİ, KARA LEKE Mİ?
27 Mayıs Turgut Özal dönemine kadar “Bayram” olarak kutlandı.
Çünkü, bayram olarak algılayanlar “27 Mayıs bir ihtilâl değil, devrimdir. Atatürk devrimlerinin devamı ve 19 Mayıs’ın tekrarıdır” görüşünü
savunuyor.
Bayram yerine “zulüm” olarak algılayanlar ise, “27 Mayıs ihtilâldir. Emir komuta içinde yapılmamıştır. Bir genç subaylar harekâtıdır. Kara lekedir” görüşünde ısrar ediyor.
Burada yalnızca bir taraf mı haklıdır?
KALEMİNİ SATMAK?
Kendi mesleğimiz açısından bakarsak, Başbakan Menderes ile basın kavgalarının ihtilâlde önemli yer tuttuğunu görürüz.
Yeni baskısı yapılan bir kitaptan iki alıntı yapmak istiyorum. Menderes aşağıdaki sözleri söylemiş midir; söylediyse haklı mıdır?
“Basın dediğiniz doymak bilmez bir ejder. Hepsi tüccarmış gibi döviz ve kağıt peşindeler. Kağıdı 80 kuruştan alır, 160 kuruşa satarlar.” (Şevket Çizmeli, “Menderes, Demokrasi Yıldızı?”, Arkadaş Yayınevi, Ankara 2007, s.630)
“Hangi gazetelerden bahis ediyorsunuz? Vatan mı? Ben yarın Yeni Sabah sahibi Safa ile Ankara Palas’ta bir yemek yiyeyim, Ahmet Emin derhal yazılarından vazgeçer. Nadir Nadi mi? ben ona Şili gibi küçük bir sefaretten, hele hele Viyana’dan bahis edeyim, ertesi gün Nadir benim istediğim gibi yazı yazar. Burhan Felek mi? Birkaç spor Federasyon seyahati imkanına karşı mum olur. İçlerinde 20-30 bin liralık paralara karşı kalemlerini satanlar da eksik olmaz.” (A.g.e., s.604)
* * *
Bunların Menderes’i haklı çıkardığını peşinen kabullensek bile, Menderes’in günahlarını affettirir mi?
Onları da, -büyük olasılıkla- bu haftaki programda herkesin gözü önünde tartışacağız.