2000'li yılların başbakanını nasıl hazırladılar?

Türk-Amerikan dostluk derneklerinden birinde görev yapmış bir Türk ile tanıştım. Bir anısını anlattı:
“ADL (Anti Defamation League), İstanbul’dan Tayyip Erdoğan adlı bir siyasetçiyi davet etti. Amerikan Türk Dernekleri, karşılamada bulunmak için çeşitli eyalet ve şehirlerdeki dernek başkanlarına bildiri geçerek karşılamada bulunmak isteyenleri çağırdı.
Biz hafta içi olduğundan gelemeyeceğimizi bildirdik. Geliş tarihini hafta sonuna aldılar ve biz de katıldık. O zamanki başkan, ’Bir misafir gelecek, ADL’de dokuz günlük bir beyin fırtınası yapılacak ve geleceğe yönelik kararlar alınacak. Bu yüzden, misafiri çok düzenli bir biçimde havaalanından alıp ADL’ye teslim edeceğiz sonra da yurda dönerken havaalanına götüreceğiz’dedi. Başkana misafirin adını sordum.. ’Tayyip Erdoğan, İstanbul Belediye Başkanı’dedi. ’Peki, Yahudi örgütüyle işi ne?’diye sorunca, ’2000’li yılların başbakanını hazırlıyorlar’cevabını verdi.. Kanım dondu..
O toplantıya Egemen Bağış’ın da katıldığını hatırlıyorum..”

***


1994 yılında daha yeni belediye başkanı seçilmiş bir kişi, Yahudilerin örgütü tarafından ABD’ye davet ediliyor ve Türk-Amerikan derneklerinin başkanı, “2000’li yılların başbakanını hazırlıyorlar” diyor.. İşte Türkiye’nin nasıl yönetilmekte olduğunun fotoğrafı budur..
Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül, sanki ABD’nin adaylarıymış gibi, hep Amerikan merkezlerine gittiler. Görüştükleri kişilerin geçmişinde mutlaka CIA damgası vardı. Dünyayı küreselleştirdiklerini iddia edenler, bütün ulus devletleri, etnik ve dini farklılıklarına göre parçalayarak eski Yunan siteleri gibi şehir devletlerine bölmeyi ve tek merkezden yönetmeyi plana programa bağlamış durumdaydı. Erdoğan, kendisine bir memorandumla bildirilen bu küresel planı kabul ettiğini, parti programında ortaya koyuyordu. Dünyayı yönetmeye soyunmuş İslam düşmanı Neocon tarikatı, Kuzey Irak ve Güneydoğu Türkiye’de bir kukla devlet kurmak için önce Türkiye’de kukla hükümet oluşturmak planını uygulamaya çabalıyordu. Kurmak istedikleri kukla hükümetin birinci vazifesi, AB dayatmalarının hepsini kabul etmekti!
Tansu Çiller’in, “ABD, Irak’a girdiğinde benim başbakan olmam lazım” demesi durumun vahametini gösteriyordu. AB ve ABD, Türkiye’de kukla hükümet istiyor, Türkiye’deki siyasiler de sıraya girmiş, “Ben olayım, ben olayım” diyordu. Türkiye bir yol ayrımına gelmişti.

***


Erdoğan, Başbakan olduktan sonra da her ABD gezisinde Yahudi lobisinin misafiri oldu.
Tayyip Erdoğan, 2009 yılındaki bir ziyaretinde ABD’ye iner inmez New York’ta kaldığı The Plaza Oteli’nde, aralarında Abraham Foxman’ın başkanlığını yaptığı ADL kuruluşunun da bulunduğu New York ve Washington merkezli önemli Yahudi kuruluşlarının temsilcileriyle görüşmüştü.
Foxman, yaptığı açıklamada “Bizim açımızdan en önemlisi, Başbakan Erdoğan’ın New York’a gelir gelmez ilk önce bizi kabul etmesidir. Bizim için en önemli olan nokta bu, çünkü Başbakan Erdoğan bize verdiği önemi göstermiştir. Erdoğan’ın, Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilere ne kadar önem verdiğinin bir göstergesidir” demişti.
Tabii Erdoğan için de asıl önemli olan nokta “New York’a gelir gelmez Yahudi lobisi temsilcileriyle görüşmek” tir. Şimdi aynı Tayyip Erdoğan’ın İsrail’i terörist devlet ilan etmesi, bana bu sebeplerle pek inandırıcı gelmiyor..

***


5 Kasım 2001 tarihinde, The New York Times gazetesinde, Yahudi asıllı gazeteci William Safire önemli bir yazı yazmıştı
Safire, “Nasıl ki Sovyetlere karşı Çin kozunu kullanarak Komünist Bloku böldük, onları da aynı şekilde böleceğiz. Kozumuz, güçlü ordusuyla laik Müslüman ülke olan Türkiye! Türkiye, kendi Kürt problemini, kendi payına düşen dilimde Kürdistan diye adlandırılan bir özerk bölge oluşturarak çözecektir” diyordu.
İşte Arap Baharı adı altında Kuzey Afrika ve Orta Doğu’nun karıştırılması Türkiye üzerinden gerçekleştirildi. Bu politikayı uygulayan ve İsrail’i korumak için, Malatya’ya füze kalkanı yerleştiren Tayyip Erdoğan’ın İsrail’i lafzen eleştirmesi sizi ikna ediyor mu?

Yazarın Diğer Yazıları