19 Mayıs’tan başlamak!
AKP iktidarı bu defa millî bayramları ele aldı ve 19 Mayıs törenlerini kaldırdığını ilan etti. Burada ince bir taktik var.. Stadyumlarda yapılan törenlerde artık birer genç kız olan liseli kız öğrencilerin yarı çıplak bir vaziyette törenlere katılması, ben bildim bileli halk arasında hoş karşılanmamıştır. Hatta “baldır-bacak bayramı” tabiri de bu törenler için kullanılmıştır. Bu durum sonraki yıllarda nispeten düzeltilmiştir.
Dolayısıyla millî bayram kutlamalarını şimdilik okullara hapsetmek için öğrencilerin dersten uzaklaştığını, gereksiz elbise masrafına girdiğini bahane ederek işe 19 Mayıs törenlerini iptal ederek başlamak, halkın muhafazakâr duygularından yararlanarak kendi siyasi emellerine ulaşmaya çalışmak anlamına gelir.
***
Aslında Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer millî devlete karşıdır.
Dinçer’in, 19-21 Mayıs 1995’te Sıvas’ta bir sempozyumdaki konuşması aynı yıl Bilgi ve Hikmet adlı bir dergide yayınlanmıştır. Dinçer bu konuşmasında, “Türkiye’de Cumhuriyet ilkesinin yerini katılımcı bir yönetime devretmesi gerektiği ve nihayet laiklik ilkesinin yerine İslam’la bütünleşmenin gerekli olduğu kanaatini taşıyorum. Böylece Türkiye Cumhuriyeti’nin başlangıçta ortaya koyduğu bütün temel ilkelerin laiklik, cumhuriyet ve milliyetçilik gibi birçok temel ilkenin yerini daha çok katılımcı, daha adem-i merkezi, daha Müslüman bir yapıya devretmesi zorunluluğu bulunduğunu ve artık bunun zamanının geldiği düşüncesini taşıyorum” demiştir.
Dinçer bu konuşmasında İslamiyet ile Cumhuriyeti karşı karşıya getirmeye çalışmıştır. Oysa İslam, cumhura dayanan, iktidara gelmeyi liyakat ve seçim esasına bağlayan bir felsefe ile gelmişti. Bu düzeni Emeviler bozdu.
İşte o Emevi kafası, bir bahane bularak İslamiyeti de buna dayanak yaparak, Türk Milleti’nin müşterek değerlerini bir bir ortadan kaldırmak istiyor. Aslında bu işe yeni teşebbüs etmediler. 2003 yılında da 19 Mayıs bayramı, 19 Mayıs sabahı başladığı halde, 18 Mayıs’ta bir halk yürüyüşü düzenlenmişti. Sanki, bayram kutlamalarında halk yokmuş gibi...
Biz o zaman “Gerekirse 70 milyon birlikte yürüyelim ama biz bu devleti sokakta bulmadık” tepkisinde bulunmuştuk. Sonra bundan vazgeçmişlerdi.
***
Graham Fuller ve Oostlander gibilerin işaretiyle, Kemalizm diye hedef alınan, doğrudan Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ilkeleridir. Hedef alınan üniter millî devlet yapısıdır. Hedef alınan, tek dil, tek millet, tek devlet, tek ülke anlayışıdır, hedef alınan “Ne mutlu Türküm diyene” felsefesidir.
Oysa bir milletin, milletler ailesi içinde başarılı olması, tıpkı bireyin kendi hedefine yoğunlaşmasında olduğu gibi, toplum olarak ortak hedeflere, millî hedeflere yoğunlaşmasına bağlıdır. Millî kimlik, millî motivasyonun temelidir. Millî kimliği zayıflatmaya çalışmak, yerine başka kimlik yerleştirmeye çalışmak ise bugünkü dünyada, toplu intihar demektir.
Türkiye’nin bu sıkıntılarının temelinde, kuruluş felsefesinden sapmalar vardır. Atatürk’ün kuruluş felsefesine, 19 Mayıs ruhuna, 23 Nisan ruhuna, 30 Ağustos ruhuna, 29 Ekim ruhuna, bilhassa millî ve dinî idealleri savunduğunu söyleyenler sahip çıkmalıdır.
Çünkü Atatürk, 19 Mayıs’ta çıktığı yolun sonunda milletin namus ve şerefini kurtarmıştır. Şimdi o 19 Mayıs’ı yıkmak; milletin namus ve şerefi ile oynamaktır.