17 yılın sonunda "kazın cücüğü"nü saymak!
CHP'nin bütçe konuşmasını İstanbul Milletvekili İlhan Kesici yaptı. Kesici, AKP'nin 17 yıllık ekonomi karnesini rakamlarla özetledikten sonra son günlerdeki kaz muhabbetlerine de atıfta bulunarak "Kars'ta bir laf var, 'kazın cücüğü güzün sayılır.' diye... Yani bir kısmını yel alır, bir kısmını sel alır, bir kısmını tilki kapar, bir kısmını komşu bahçelerdeki çocuklar çalar. O yüzden, kazın cücüğü güzün sayılır." dedi.
***
Kesici, kazın cücüğünü şöyle saydı:
"On yedi tam yılı tamamladık, güz geldi, şimdi kazın cücüğünü sayalım. İhracatımızla ithalatımızın arasındaki fark 1 trilyon 50 milyar dolar. Peki, ihracatımız ne kadarmış? 2 trilyon 100. İthalatımız ne kadarmış? 3 trilyon 100, aradaki fark 1 trilyon.
Dış ticaret açığı, ihracatının tam yarısı kadar olan dünyada medeni tek bir tane ülke yoktur.
Yani gayrimedenisi de yoktur...
Şimdi, bu dış ticaret açığının bizi getireceği yer, adına cari işlemler dediğimiz rakamlardır. Cari işlemler açığı da 575 milyar dolar.
575 milyar doları, on yedi senede bizim olmayan bir parayı harcadık. Yani elin parasıyla düğün yapmış olduk!
Cumhuriyetin seksen senede toplam dış borcu, 2002'de 131 milyar dolardır.
Şimdi, bu rakamın bugünkü hâli 447 milyar dolar. Fark yani on yedi yılda yapılan borç ne? 316 milyar dolar.
Dış borca on yedi yılda ödediğimiz faiz rakamı 173 milyar! Sadece kamunun dış ve iç borç ödemesi 460 milyar dolar. Bunun 80'i dış, 380'i iç olmak üzere 460 milyar dolar. Yani Türkiye tarihinin geçmişinde, evveliyatında, Selçuklu'sunda, Köktürk'ünde, hiçbirinde buna benzeyen bir şey bulabilmek söz konusu değil.
Değerli arkadaşlar, biz bir Atatürk Projesi yaptık, dört milyar dolar harcadık. Demek ki bu faizi 4 milyar dolara bölsek, 115 tane Atatürk Barajı yapar.
***
Bir fıkra anlatmak istiyorum… 1990'lar.. Amerikalı, zengin birisi dört motorlu bir jetle bizim buralarda dolaşıyor, altımızdaki Orta Doğu coğrafyasında, Arap Yarımadası'nda da dolaşıyor.
Yemen civarında bir yerde dört motordan biri stop ediyor. Kuleyi arıyor:
-Selamünaleyküm ey kule!
-Aleyna ve aleykümselam ey Yanki!
Ya kule, benim dört motorlu bir jetim var; 1 motor stop etti. Ben bu işlerde huzursuz olurum. Mümkün olan en uygun, en yakın havaalanına beni indir.'
-Don't worry, be happy.
Yani, "Sen merak etme, keyfine bak.' diyor...
Bir müddet daha gidiyor, ikinci motor stop ediyor; aynı mükâleme, üçüncü motor stop ediyor, aynı mükâleme. Dördüncü motor da stop ediyor, kuleyi canhıraş tekrar arıyor:
-Ey kule, selamünaleyküm!
-Aleykümselam.
-Dördüncü motor da stop etti, beni acele yere indir.
-Repeat after me?
Yani 'Ben ne dersem onu tekrar et.'
-Olur.
- Eşhedü en la ilahe illallah?
Şimdi, dördüncü motorun da sıkıntıya gireceği böyle bir vadeden Allah korusun bizi.
Yani durum ciddidir, ciddiden de ciddidir. İcaplarını yapmazsak 'kara kış' hafifime geliyor, 'nükleer kış.' geliyor."
***
Türkiye bu durumdayken ABD, Karadeniz'e savaş gemilerini çıkarsın diye 75 milyar dolara Kanal İstanbul yapmaya kalkışmak, bunu engelleyen Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ni karalamak ne demek oluyor?
"Doğu Akdeniz'de çıkarlarımızı koruyoruz" diyorlar ama İdlib'de Suriye ordusu, Türk birliğini kuşattı, Libya'da da benzer bir sorun yaşanıyor; Moskova'ya heyet gönderdiler, yardım istediler! Yeni sığınmacılar yolda... Bu işler, beceriksizlik değildir; kasıtlı yapılıyor, kasıtlı…