15.5 ay sonra Sinan Ateş...
Ankara’nın ortasında Cuma namazından çıktıktan sonra katledilen Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’in eşi ve çocukları, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından 15.5 ay sonra kabul edildi.
Bu kabulde, CHP genel başkanları Kemal Kılıçdaroğlu ve Özgür Özel’in, ayrıca muhalif televizyon kanallarında program yapan gazetecilerin, suikasti gündemde tutmaları ve aileye verdikleri manevi desteğin payı büyüktür.
***
Sinan Ateş suikastiyle ilgili davanın iddianamesinde önemli delillere atıfta bile bulunulmaması, kamuoyunda büyük tepkiyle karşılanmış ve bu konu Cumhur İttifakını sarsmaya başlamıştı.
Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş ve ablası Selma Ateş, MHP ve Ülkü Ocakları’nı kurumsal olarak suçlamadıklarını defalarca açıkladılar ama tetikçinin Bolu’da bir yayla evinde saklanmasından sorumlu tuttukları kişinin, son genel seçimde MHP’den milletvekili seçildiğini ortaya çıkardılar. Yine suikast ekibinde yer alan bir kişinin de Ankara’da bir MHP milletvekilinin evinden polis tarafından alınmış olması örtbas edilmek istendi. Olayda kullanılan araçların, Ülkü Ocakları Genel Merkezi önünde park haline çekilmiş fotoğrafları da yayınlandı. Bütün bu veriler, canlı yayınlarda Ayşe ve Selma Ateş ile gazeteciler tarafından bütün ayrıntılarıyla anlatıldı.
Bu delillere rağmen, ilgili kişiler hakkında ısrarla hiçbir işlem yapılmadı. Ayşe ve Selma Ateş de yargı sisteminin işlemediğini görerek Cumhurbaşkanı’na başvurmak zorunda kaldılar.
***
Erdoğan, herhalde bu vahim suikast ile ilgili gelişmeleri herkesten iyi biliyordur. Zira istihbarat dahil devletin bütün güvenlik birimleri emrindedir. Erdoğan’ın, Sinan Ateş’in eşine cinayetin aydınlatılması için gerekenin yapılacağı sözü vermesi için olayın üzerinden 15.5 ay geçmesi mi gerekiyordu? Polisin işine karışılmasa, suikast, bütün yönleriyle 24 saat içinde ortaya çıkarılmaz mıydı?
Bunlar 15.5 aydır yapılmadığına göre emniyet ve adalet üzerine siyasi baskı kurulduğu çok bellidir. Bu baskıyı kuranlar da bellidir. Öyleyse, Erdoğan, bunların üzerine gidebilir mi? Giderse, Cumhur İttifakı ne olur?
***
CHP ile yumuşama ve normalleşme, karşılıklı ziyaretler ve Meral Akşener ile görüşme, Türkiye’nin rejimini değiştirecek Yeni Anayasa projesine destek aramak içindir ama bütün bunlar yaşanırken MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Demografik istikbalimizi zedeleyecek tehlikeli akımların; nüfus dengemizi ve milli yapımızı melezleştirecek insan akımlarının karşısındayız. Suriyeli sığınmacıların gönüllü geri dönüşleri kademe kademe sağlanmalıdır. Düzensiz göçün beli kırılmalı, geri kabul anlaşması sonlandırılmalıdır” diye çıkış yapmıştır. Bu çıkış, çok gecikmiş olsa da doğrudur ama aynı zamanda Erdoğan’ın bugüne kadar sürdürdüğü Suriye politikasının temelinden yanlış olduğunun kabul ve ilan edilmesidir.
Bahçeli, Sinan Ateş suikastinin bütün yönleriyle aydınlatılması için de çıkış yapmalıdır ki MHP ve Ülkü Ocakları, özüne dönebilsin!
---
Fikret Helvacıoğlu ve Murat Soydan...
---
Dostlarımız, arkadaşlarımız ve sevdiğimiz sanatçılar birer birer aramızdan ayrılıyor... Fikret Helvacıoğlu’nu, Tercüman gazetesinde birlikte çalıştığımız yıllar boyunca ve sonrasında nezaket abidesi olarak tanıdım.
Güler yüzlü, sevecen bir arkadaşımızdı. Kimseyi incitmez, herkesin derdiyle ilgilenir ve hep pratik çözümler üretirdi. Babıali’nin en iyi esnaf muhabiriydi. Emeklilik hayatında da boş durmamış, İstanbul Esnaf ve Sanatkâr Odası’nda başkan danışmanlığı yapmıştı. Zaman zaman Yeniçağ’a da ziyaretimize gelir, moral verirdi; Ahmet Yabuloğlu ile birlikte eski günleri konuşurduk. Her zaman güleç yüzüyle aramızda olacaktır. Allah rahmet eylesin...
Çocukluk ve ilk gençlik dönemimizin Yeşilçam kadrosu da tek tek son yolculuğuna çıkıyor. Murat Soydan; Cüneyt Arkın, Kartal Tibet, Ayhan Işık, Ekrem Bora, Sadri Alışık, Fikret Hakan, Tarık Akan gibi aktörlerle ve daha birçok sanatçıyla birlikte Yeşilçam’ı var edenlerden biriydi. Soydan’ın da gidişiyle Yeşilçam dönemi sona eriyor. Genç sanatçıların, o kadrodan ilham alması ve onlara layık olması gerekir. Allah rahmet eylesin.