12 Haziran’da, ucube, Cumhuriyetin üzerinden kalkacak mı?
Mersin
Adana Havaalanı’nda Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibi ile buluştuktan sonra Mersin yolunda ilk durağımız, Yenice beldesi idi. Yenice, İkinci Dünya Savaşı öncesinde, CHP’nin ikinci genel başkanı İsmet Paşa’nın bir vagon içinde Churchill ile görüştüğü yer. Yenice önce Adana’ya bağlıydı. Bugün Tarsus’un bir beldesi.. Yenice’de beş dakikalık miting sırasında, kadınlar, Kılıçdaroğlu’na yaşmak verdi. Gençler ise “Gençliğin ateşi, Tayyip’i yakacak” pankartı taşıdı.
Kılıçdaroğlu, “Tayyip Erdoğan’ın ezberini, kimyasını bozdum. Allah büyüktür... İtiraflara başladı. Ama ’yolsuzluk yaptı’ dediği bakanlarını açıklasın” dedi. Kılıçdaroğlu Mersin’de de aynı konuya devam etti ve Kemal Unakıtan, Kürşat Tüzmen gibi isimleri sayarak, “Bunlar yolsuzluk yaptı mı yapmadı mı?” diye sordu.
Az ileride, kapatılan Berdan tekstil fabrikasının artık işsiz olan işçileri, Kılıçdaroğlu’na ayaküstü sorunlarını anlattı. Tarsus’tan geçerken Çanakkale deniz savaşının kazanılmasında birinci derecede rolü olan Nusret mayın gemisini gördük. Nusret, kum kosteri olarak kullanılırken, Mersin Limanı’nda batmış, Tarsus Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz’ın gayretleriyle çıkarılarak, Tarsus’ta bir parka taşınmıştı. İster istemez, Yenikapı’daki kazılarda çıkan sekiz bin yıllık tarihi eserleri, “çanak-çömlek” diye küçümseyen Tayyip Bey’i hatırladım.
***
Adanalıoğlu kavşağında ise biber üreticileri, bir taraftan, “4 kilo biber bir çay” pankartını sallıyor, diğer taraftan çarliston biberlerini karayoluna döküyordu. Kılıçdaroğlu, Mersin’de üreticinin bu durumunu da gündeme getirdi ve “Türkiye’yi çatık kaşlı insanların ülkesi olmaktan çıkaracağız, üreten, ürettiğinin karşılığını alan, gülen insanların ülkesi haline getireceğiz” dedi.
Ba arada, narenciye üreticisine verilen teşviğin kasıtlı olarak Ağustos’tan Aralık ayına atıldığı şikâyetini dile getiren partiliye de bütün bu sorunların giderileceği sözünü verdi.
Mersin’de Kılıçdaroğlu’nun beğendiği pankartlardan birinde “Mutfakta yangın var Başbakan yatak odasını gözlüyor” diyordu. Tabii “Makaram sarı bağlar, Tayyip söyler, Arınç ağlar”, “AKP vebasından halkı kurtar”, “Zalimin zulmü varsa mazlumun Kemal’i var”, “Küçük hırsızlar el feneriyle, büyük hırsızlar deniz feneriyle..”, “AKP içeride gerici, dışarıda verici, yakında gidici”, “Ne farza uydun, ne sünnete, gemicikle mi gideceksin cennete” pankartları taşıyanların hakkını da yemeyelim..
Mersinli birkaç genç ise “gemicik” maketi taşıyor, başka biri de “Recep usta! Halktan aldın, yabancıya sattın” diyordu.
***
Kılıçdaroğlu, Mersin konuşmalarını da sosyal devlet politikalarına ayırdı. “Sosyal devleti yeniden ayağa kaldıracağız. Devlet, yandaşların değil halkın devleti olacak. Toplumun örgütlenebildiği, toplu sözleşmeli, sendikalı düzeni yeniden kuracağım” dedi. “İşsizlik arttıkça AKP’nin yandaşları büyüyor. Recep Bey ise mesaisinin büyük kısmını kasete, kameraya ayırıyor” diye de ekledi.
“Bugün Türkiye’de kim kazanıyor? İşçi kazanıyor mu? Üretici kazanıyor mu?” gibi sorular sordu. Ve coşku içinde “Halkın iktidarında işçiler, köylüler, çiftçiler, çalışanlar, üretenler kazanacak. Bu düzeni değiştireceğiz”, hatta “Toprak işleyenin su kullananın” derken 1977 seçimlerindeki Ecevit’i hatırlatıyordu.. Ecevit’i o seçimde Ankara’da bir öğrenciyken dinlemiştim. Seçimden bir önceki gündü.. Altındağ’dan Ankara’ya girerken “Yarın oylarınızla kurtulacaksınız” diyordu.
Kılıçdaroğlu, konuşmasını “Kardeş kavgasını da bitireceğim. Doğu’dan Batı’ya, Kuzey’den Güney’e ülkemizde huzuru hâkim kılacağız. Mersin’den Adana’ya, Samsun’a, Rize’ye, Şanlıurfa’ya, Edirne’ye Balıkesir’e, selam olsun Türkiye’ye..” diye bitirdi.
***
Kılıçdaroğlu, her geçen gün 12 Haziran’dan sonra başbakanlığı devralacakmış gibi kendine daha güvenli bir üslupla konuşuyor. Bunda kendisine umut bağlayan kitlelerle devamlı sıcak iletişim içinde olmasının ve halkın kendisini bir umut gibi görmeye başlamasının payı da var mutlaka.
Bakalım, pankartta yazdığı gibi, “12 Haziran’da, ucube, Cumhuriyetin üzerinden kalkacak” mı?