10 dakika Türkçe yayın yapılsın mı yapılmasın mı?

Dünya Türk Gençler Birliği’nin 10’uncu Başkanlar Toplantısı Bulgaristan’ın başkenti Sofya’da yapıldı. Sofya’ya gittiğimizde, toplantının sponsorluğunu Bulgaristan’daki Evet derneği üzerinden Conrad Adenauer Vakfı ve Sofya’da bir hastane açan Japon hastaneler zinciri Takuda’nın yaptığını gördük.
İmzalanan bir belge ile Türk Dünyası’ndaki insan hakları ihlâllerinin Avrupa Birliği organlarına taşınması konusunda Evet derneğine yetki verildi. Evet derneği, 10 yıldır AB fonlarından destekleniyor. Bulgaristan’ın AB’ye üye bir ülke olduğu dikkate alınırsa, bu durum onlar için normal karşılanabilir ama bizim bu konuda tavrımız belli.
***
Türkiye’deki Bulgaristan Türkleri Derneği Başkanı Rafet Ulutürk, toplantıda yaptığı konuşmada, “Türkiye’de yaşayan göçmenleri, iki ülke arasında kültür köprüsü olarak görmek gerekir” dedi.
Bulgaristan’ın ırkçı Ataka partisinin televizyonu, Ulutürk ile hemen bir röportaj yaptı. Bulgar televizyoncunun ilk sorusu “Turan” üzerine idi ve akşam yemeğinde “Çırpınırdı Karadeniz” söylenirken gençlerin Bozkurt işaretleri yapması dikkatinden kaçmamıştı. Bozkurdun Turan’ın sembolü olup olmadığını soruyordu. Ulutürk, her milletin milli bir sembolü olduğu gibi Türklerin sembolünün de bozkurt olduğunu söyledi. Başka bir soru da televizyon programları üzerine idi. Bulgar devlet televizyonunda 10 dakika Türkçe yayın yapılıyor. Parlamentoda, bu yayının da tamamen kaldırılması hatta konunun referanduma götürülmesi isteniyor.
Ataka televizyonunun muhabiri, Ulutürk’e “Siz Kürtlere ne kadar hak tanıyorsunuz ki bizden televizyon yayını istiyorsunuz?” diye sordu. Ulutürk de, “Türkiye’de devlet televizyonu 24 saat Kürtçe yayın yapıyor. Bulgaristan’da ise 10 dakikalık televizyon yayınının kaldırılması için referandum yapılmak isteniyor!” diye cevap verdi.
Evet derneği Başkan Yardımcısı Semra Yakup da İnsan Hakları Konvansiyonu’nu imzalayan bir ülkenin “10 dakika Türkçe yayın olsun mu olmasın mı?” şeklinde bir referandum tartışmasına girmemesi gerektiğini söyledi.
***
Bulgarlar, köken olarak Türk ırkından geliyor, fakat sonradan kültür olarak Slavlaştılar. 500 yıllık Türk hakimiyetinden çıktıktan kısa bir süre sonra demirperde ülkesi oldular, sonra da Avrupa Birliği’ne girdiler. Bugüne kadar Türk kültürünün bu topraklardan kazınması için yoğun çaba gösterilmiş. Okullarda Türkçe eğitim yok. “Yedi öğrenci, velileri ile birlikte dilekçe ile başvurursa, ders saatleri dışında iki saat için bu imkân sağlanabilir” diye bir kural getirmişler. Medya, “Türkçe öğreneceğine bu saatlerde İngilizce, Fransızca öğrensinler” diye propaganda yapıyor.
***
Hak ve Özgürlükler Hareketi’nin 20 yıllık milletvekili Remzi Osman, bütün bu sorunların, kavga etmeden, demokrasinin geliştirilmesi ve zihniyet değişimi suretiyle, Bulgar halkıyla birlikte ve sabırla çözülebileceğini söylüyor. Hak ve Özgürlükler Hareketi’nin iktidar ortaklığı zamanında Türk Başbakan Yardımcısı, bakanlar vardı. Ancak şimdi vali bile yok. Hakim ve Savcı sayısı ise toplamda 10’u bulmuyor. Polis kadrolarında Türklere pek yer verilmiyor. Verilse de alt düzeyde kalıyorlar.
Şimdi de vatandaşlık ve seçim yasalarında yapılan bir düzenleme ile Avrupa Birliği dışındaki ülkelere giden vatandaşların, 10 aydan sonra Bulgaristan seçimlerinde oy kullanamayacağı kuralı getirilmek isteniyor. Bu da Türkiye’deki Bulgaristan göçmenlerini tamamen seçim dışı bırakmak anlamına geliyor. Bulgaristan Türkleri, özellikle Türk medyasından destek bekliyor!

Yazarın Diğer Yazıları