"Zulüm bitsin artık"
Olağanüstü durumlarda hukuki davalarda yüzde on civarında hata payı kabul edilebilir. Türkiye bunu defalarca yaşadı. "At izinin it izine karıştığı" 15 Temmuz kalkışmaları davalarında oran vermek güç ama haksız tutukluluk ve delile dayanmayan ağırlaştırılmış müebbet cezaları gırla gidiyor. Toptancı anlayış hakim oldu. İddianamelerin ne denli özentisiz hazırlandığını bu sütunlardan defalarca yazdım. FETÖ'nün kalkışmasına katılmadığı gibi darbe girişiminin savuşturulmasında önemli görevler yapan personele verilen haksız cezaları yazdığım için fena halde eleştiriliyorum. Hedefe koyanlar, dava açanlar bile var.
Her şeyden önce yıllar önce başlayan 'Kumpas Davaları'nı Türk kamuoyuna duyuran ilk gazeteci olduğumu, yıllar boyu bıkıp, usanmadan Silivri'deki duruşmaları takip ederek; haksızlığa baş kaldırdığımı hatırlatmakta fayda görüyorum. Yazdığım haber, yorum ve kitaplar ortada. Televizyonlardaki konuşmalarım arşivlerde. Dün olduğu gibi bu günde haksızlıkları duyurmayı görev sayıyorum. Bu sütunların takipçileri Kuleli'den sınıf arkadaşlarım Hava Pilot Tümgeneral İdris Aksoy ve Manisa Merkez Komutanı Albay Murat Yılmaz ve Harbiye'den arkadaşım Tümgeneral Nevzat Taşdeler için yazdıklarımı hatırlar. Darbenin savuşturulmasında tarihi görevler yüklenen üç sınıf arkadaşım yaklaşık üç yıldır tutuklu. Taşdeler'e ağırlaştırılmış müebbet cezası verdiler. İstinafdan fazla bir şey beklemiyoruz. Yargıtay'ın bozacağından şüphemiz yok. Nitekim Yargıtay, Diyarbakır'da hendek operasyonlarını yöneten, darbecilerin canına okuyan Korgeneral İbrahim Yılmaz'a "darbeye yardımcı olmak" suçundan verilen 12,5 yıllık cezayı bozarak tahliye kararı verdi. Devam etmek de olan davalarda sessiz sedasız tahliyeler yaşanıyor. 2,5 yıldan fazla "darbeci damgası" ile tutuklu bulunanlar yavaş yavaş tahliye ediliyor. Genelkurmay Çatı Davasında da 2 Tuğgeneral tahliye edildi. İki hafta önce Çatı Davasında Korgeneral İlhan Talu'nun son savunmasını takip ettim. İddiaların tamamını çürütüp, Hulusi Akar'ın huzurda dinlenmesi talebi bir türlü kabul görmüyor. MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve devrin ÖKK Komutanı Zekai Aksakallı da açık duruşmalarda iddia makamı ve savunma makamının, yargı heyetinin sorularına cevap vermeli.
Darbenin karargahı olan "Akıncı Davası" malum. Eski Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal gelip sorulara cevap verince bulutlar dağılmaya başladı. Akıncı ile hiç ilgisi olmadığı halde "O çuvalın içine atılan Tümgeneral İdris Aksoy"u da anlattı. Kendisinden davacı olmadığını, Aksoy ile telefon konuşmalarını verdiği emirleri anlatıp, darbe ile ilişkili olmadığını vurguladı. Tanıkların ifadeleri ortada. HTS kayıtları meydanda. Buna rağmen savcı iddianamenin hemen hemen aynısını "esas hakkında mütalaaya" 760 sayfa yazıp, İdris Aksoy hakkında ağırlaştırılmış müebbet istemeye devam ediyor. Kısacası "kes-kopyala-yapıştır" yöntemi itina ile sürüyor.
Geleceğin Hava Kuvvetleri Komutanı olacak olan sevgili arkadaşım İdris Aksoy'un son savunmasını takip için Sincan'daki duruşmaya geçtiğimiz hafta gittim. Ankara 4.Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı 465 sanıklı dosyasına son derece hakim. Savunmalarda kısıtlama yapmıyor. Sabırla dinleyip, dikkatli notlar alarak yerinde sorular yöneltiyor. İtirafçı olan 3-4 tanığa sorduğu çapraz sorularla çelişkilerin ortaya çıkmasını da sağladı. Üç dünya güzeli kızlarını ağabeyine emanet eden İdris'i de dinledi. "Kızlarım, baba bizim yeniden evimiz olacak mı?" sözleri ben dahil, izleyicileri ağlattı. Aksoy, yılların haksız tutukluluğuna isyan ile sarf ettiği sözler önce yargı heyetince yanlış anlaşılsa da daha sonraki düzeltmelerle anlaşıldı. İdris Aksoy'un dosyası zaten tefrik edilmiş durumda. Yarın "ara karar" açıklanacak. Geç gelen adalet elbette adalet değil. Ancak iddianame ve esas hakkındaki mütalaanın tamamını çürüten Aksoy'un bir saat bile içeride tutulması sadece bana göre değil tüm hukukçulara göre "hukuk cinayeti"dir.
Türkiye'miz aylardır seçim gündemini konuşuyor... Seçim bitti... Hukuk herkese lazım. Biraz da hukuku, adaleti, haksız tutuklamaları konuşalım. Subaylarla aynı tuvalete bile gidemeyen gariban uzman çavuşlara, gencecik astsubay-subaylara verilen haksız müebbet cezalarını gündeme getirelim. Bu haksızlıkların aslında "FETÖ'nün ekmeğine yağ sürdüğünü" hesaplayalım.
Türkiye'nin hava savunmasında milyarlık projeleri üreten ve üzerinde bir toz zerresi barındırmayan sevgili arkadaşım İdris Aksoy'un üzerindeki zulmün de sona ereceğine inanıyorum. "Gerçeklerin günün birinde ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır." Ortaya çıktığında kimlerin yüzünün kızaracağını çok merak ediyorum...