Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yavuz Selim DEMİRAĞ
Yavuz Selim DEMİRAĞ

Ziya Selçuk'a açık mektup...

Ankara-Çayyolu'nda dünya çapında örnek bir okul var. 2006 yılında Milli Eğitim Vakfı ve SERÇEV'in katkıları ile yapıldı. "Tersine Kaynaştırma Eğitimi"nin uygulamalarının yapıldığı yegane okul-İlköğretim programlarını uygulayan özel eğitim okul ve kurumlarda yetersizliği olmayan öğrencilerin, yetersizliği olan öğrencilerle, aynı sınıfta eğitim görmeleri yoluyla yapılan uygulamalar olarak tanımlanmakta. Ana okulu, ilköğretim ve ortaokul seviyelerinde eğitim veren "MEV Gökkuşağı" tüm kademelerde "Serabil Palsi" engeli olan öğrenciler, normal gelişim gösteren akranları ile birlikte eğitim görüyor. Okulun eğitim alanında önce özelliğinin yanında sanat ve spor dallarında büyük başarılara imza attığını da vurgulamalıyım. Özellikle okçuluk alanında madalya ve kupalara sahip. Yönetici ve öğretmenleri olağanüstü özveri ile görev yaparken öğrenci aileleri ile özel iletişim kuruluyor.

Bu sütunlardan "Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk'a açık mektup" yazarken, bu okulun projesinde Sayın Selçuk'un da imzası olduğunu belirtmeliyim. Engelli çocuğu olan yakın bir dostum okulda cereyan eden olayları anlatınca kanım dondu. M. G. isimli bir veli okul idaresi ve yöneticilerini tehdit etmekten iki defa uzaklaştırma cezası almış. Bakın velilerin anlattıkları:

Serebral Palsi tanısı olan bir öğrencinin velisi, öncelikle çocuğunun öğretmeni ile anlaşamadığı gerekçesi ile sınıf değişikliği talep eder. Tehdit hakaret ve şikayet marifeti ile öğrencinin sınıf değişikliğini yaptırır. İsteği yerine gelen ve sınıfında gayet mutlu olan öğrencimizin babası isteğinin yerine getirilmesinden sonra yeni isteklerde bulunur. Okul yönetimi ve öğretmenleri hakaret ve tehdit içeren dilekçe yağmuruna tutar. Bu dilekçeleri sadece okula değil ilçe milli eğitim müdürlüğüne ve bakanlığa da verir. Her dilekçede bir soruşturma açılır. Okul yönetimi ve öğretmenler diş teli çalmakla, yelek çalmakla, toplantı yapmamakla (toplantı tutanakları olmasına rağmen) törenlerde çocuğuna görev verilmemesiyle, öğrencileri aç ve susuz bırakmakla suçlanır. Öğretmenlerin kendilerini, hatta çocuklarını, ailelerini ölümle bile tehdit eden bu velinin her iftirası belge, bilgi ve tanıklarla boşa çıkarılır. Buna rağmen velinin aynı konuları yeniden yeniden gündeme getiren, ipe sapa gelmeyen her dilekçesinin dikkate alınması, öğretmenlerin motivasyonlarını, okul huzurunu, okulda eğitim gören 500'den fazla öğrencinin eğitim hakkını gaspetmiştir. Okulda huzur ve güven ortamı kalmamıştır. Veliler öğrencileri okula gönderirken tereddüt yaşamaktadır. Öğretmenler ve okul yönetimi dilekçelere cevap vermekten, müfettişlere ifade vermekten okulda yürümesi zorunlu hizmetleri yerine getiremez olmuşlardır.

Bahsi geçen veli ile ilgili olarak okul öğretmenleri tarafından birden fazla, mahkemeden uzaklaştırma kararı alınmış olmasına rağmen, bir çözüme ulaşılamaz. Mahkeme kararlarını da her fırsatta delen, okul basan engelli öğrencilerin bulunduğu okul koridorlarında öğretmenlere ve okul idaresine "eşek" diye bağıran, "şerefsiz" diyen, bu veliye kimse dur demeyecek mi? Daha önce nicelerinin yaşandığı, yeni bir öğretmen katliamına doğru giden bu sürece seyirci mi kalınacak?

Bakanlık müfettişleri, her dilekçede yine okula gelip, asılsız, iftira ve hakaret içeren, hiçbir bilgi ve belgeye dayanmaksızın ortaya atılan bu iddiaları soracaklar mı? Dilekçeleri inceleyen müfettişlerin her defasında birçok öğrencinin ve velinin ifadesini almaya çalışmaları, hem öğrenciler hem veliler için yıpratıcı bir ortam oluşturmaktadır. İlkokul çağında olan yavrularımızın her defasında korkuya kapılmaları gece uykularının kaçması, hangi hak ve adalet kavramına sığmaktadır.

Okulda eğitim alan 500 den fazla öğrencinin eğitim hakkı, velilerin huzur ve sükunu, özveriyle çalışan okul yönetimi ve öğretmenlerin kişilik hakları, onurları, gururları, hiç dikkate alınmayacak mı? Bu moralsiz ve motivasyonsuz eğitim kadrosu hizmet vermeye nasıl devam edecek?

***

Sayın Bakanım; muhtemelen şizofreni hastası olan bir kişinin hakaret, tehdit unsurları bulunan dilekçeleri ciddiye alınıp her defasında soruşturma için okulu su yolu yapan müfettişler mutlaka işini yapıyor. Ancak, başta o güzelim çocukların ruh hallerini tasavvur edebiliyor musunuz? Her biri özveri abidesi olan personelinize sahip çıkacağınızı umuyorum. Lütfen bu işi çözün. Sizden cevap bekliyorum. Saygılarımla...

TEKZİP

Gazetenizin 06.04.2019 tarihli nüshasında Yavuz Selim Demirağ imzasıyla yayınlanan, "Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk'a açık mektup" haberi gerçek dışı haberdir.

Müvekkilim MURAT GÖKBAYRAK' ın, yüksekten düşmek suretiyle sonradan engelli olan oğlu, MEV Gökkuşağı İlköğretim Okulunda öğrenim görmektedir. Haberde müvekkilimin, okul idaresi ve yöneticilerini tehdit etmekten iki defa uzaklaştırma cezası aldığı doğru değildir. Okul idaresi yöneticileri ile bir kısım öğretmelerin, görevlerini kanun, tüzük ve yönetmelik hükümlerine uygun ve gereği gibi yerine getirmemeleri sebebiyle, müvekkilim ile okul idaresi arasında problemlerin olduğu doğrudur. Bilindiği gibi 6284 sayılı kanun gereği müracaat eden her şahsa, sadece beyanına istinaden, tarafların birbirlerine yaklaşmaması yönünde karar verilmektedir. Dolayısıyla verilen bu tür kararlar tamamen tedbir niteliğindedir.
Haberde müvekkilimin oğlunun (öğrencinin) sınıfında gayet mutlu iken, sınıfının değiştirilmesini istediği de doğru değildir. Müvekkilimin oğluna, bir kısım öğretmenler tarafından maddi ve manevi baskı ve şiddet uygulanmış, hatta engelli çocuğun iaşesi için tahsis edilen istihkakı çocuğa verilmemiş, çocuk okulda aç, susuz bırakılmıştır. Müvekkilimin engelli çocuğunun dolabına, çocuğu aşağılayıcı, rencide edici ve hakaret içerikli yazılar yazılması üzerine, aynı gün müvekkilim okula yazılı ve sözlü olarak müracaat etmiş ve sorumluların bulunmasını istemiş, ancak müvekkilimin yazılı ve sözlü müracaatlarına en küçük bir cevap dahi verilmemiştir. Veli toplantılarına, çocuğun velisi olan müvekkilim yerine, çocuğun velisi olmayan şahıslar davet edilmiş ve sanki müvekkilim veli toplantısına katılmış gibi belgeler düzenlenmiştir. Müvekkilimin engelli olan çocuğunun 4.000,00 TL. değerindeki dişliği ve yeleği okulda kaybolmuştur. Müvekkilimin çocuğunun sağlığının bozulması, dişlerinin tamamen çürümesi sebebiyle, engelli oğlunu Ankara Başkent Hastanesinde 3.000,00 TL. vererek 11.12.2018 günü 1456289 protokol numarasıyla ameliyat ettirmek zorunda kalmıştır.
Bir kısım öğretmenler, bir kısım öğrenci velilerine "engellilerin okulda ezildiklerine dair okula dilekçe vermemesini, dilekçe verirse müvekkilimin elinin çok güçleneceğini, dilekçe vermezse engelli çocuğuna daha iyi bakılacağını" söylemiştir. Bu hususa ilişkin ses ve görüntü kaydı mevcuttur.
Müvekkilimin oğlunun psikolojisi tamamen bozulmuş, Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi, müvekkilimin oğluna "SUİCİDE" (intihar) düşünceleri bulunduğu teşhisini koymuş ve 20 gün rapor vermiştir. Bu ve buna benzer 2018 yılının Eylül ayından itibaren başlayan ve halen devam etmekte olan olaylar sebebiyle, müvekkilim Anayasa ile koruma altına alınan "hak arama" ve "şikayet hakkı" kapsamındaki haklarını kullanmış ve her bir olayı yetkili birimlere bildirmiştir.
Milli Eğitim Bakanlığı Teftiş Kurulu tarafından yapılan incelemeler sonucu 106 sayfa rapor düzenlenmiştir. Neticesinde 8 tane yönetici, öğretmen ve müfettişe "uyarma" cezası, okul müdürüne ise "aylıktan kesme" cezası verilmiş, okul müdürü Ankara İli içinde bir başka okula öğretmen olarak gönderilmiştir. Bakanlık Müfettişleri tarafından yürütülen bir başka soruşturma, Cumhuriyet Savcılığı tarafından yürütülen soruşturmalar, okul öğretmen ve yöneticileri ile müvekkilim arasındaki davalar devam etmektedir.
Haberde müvekkilim; her fırsatta mahkeme kararlarını delen, okul basan, öğretmenlere ve okul idaresine "eşek" "şerefsiz" diye hakaret eden bir kişi olarak nitelenmiş, "bu veliye kimse dur demeyecek mi, bir öğretmen katliamına doğru giden bu sürece seyirci mi kalınacak" şeklinde ifadelere yer verilmiştir. Haberdeki bu ifadelerin tamamen gerçek dışı olduğu, okul idaresinin ve öğretmelerin bir kısmının, görevlerini tam ve gereği gibi yerine getirmedikleri, müvekkilimin oğlunun eğitim- öğrenim hayatının adeta yok edildiği, keyfi tutum ve davranışlar sergilendiği, hatta müvekkilimin oğlunun intihar etmeye yönelik düşünceler içine girmesine sebep olunduğu, yukarıda belirtilen soruşturmalar kapsamıyla sabittir. Dolayısıyla haberde belirtildiği gibi, müvekkilimin iddiaları asılsız, iftira içeren, hiçbir bilgi ve belgeye dayanmayan iddialar olmayıp, müvekkilimin her bir iddiasının bilgi ve belgeye dayalı olduğu Bakanlık müfettişlerinin raporlarıyla sabittir. Zira soruşturma sonunda idareci, öğretmen ve müfettişler cezalar almışlar, okul müdürü başka bir okula öğretmen olarak gönderilmiştir.
Bahsi geçen okul idaresinin ve bir kısım öğretmenlerin kanun, tüzük ve yönetmelikleri yok sayarak, keyfi tutum ve davranışları, engelli bir öğrenciyi tartaklayıp, maddi ve manevi şiddet uygulamaları, baskı yapmaları, hatta doktor raporlarıyla sabit olduğu üzere, öğrencinin intihara sürüklenecek düşüncelere sevk edilmesi, öğrencinin eğitim hayatının yok olması bir yana, artık yaşamak bile istemeyecek duruma gelmesi sebebiyle, bu okul idaresine ve sorumlulara dur denilmeyecek mi? Müvekkilim bütün bunlara bir dur denilmesi için, biricik oğlunun bu duruma gelmesine sebep olanlar hakkında, Anayasa ile koruma altına alınan (anayasal bir hak olan) "şikayet" ve "hak arama" özgürlüğü kapsamında, ilgili yerlere müracaatlarda bulunmuştur.
Müvekkilimin haysiyet, şeref, onur ve kişilik haklarını hedef alan, tamamen tek taraflı olarak, olay tüm yönleriyle araştırılmadan, 20 yıldan fazla süreyle Türk Silahlı Kuvvetlerine hizmet ederek emekli olan, hizmet süresi içinde defalarca taltif ve takdir alan, tertemiz bir sicile sahip müvekkilim hakkında gerçek dışı haber yapılmıştır. Kamuoyuna saygı ile duyurulur.
Murat Gökbayrak Vekili Av. Ali Gökbayrak

Yazarın Diğer Yazıları