Zaman ayarlı "katil bulmaca"

Adına "tevafuk" mu demeli, "hissikablelvuku" mu; yoksa hiç öyle "Evladım Türkçe'de laf mı kalmadı" paylamalarına maruz kalmadan doğrudan konuya mı girmeli bilemedim;

Tam da, -anma duyurusuyla birlikte bugünkü köşemde yayınlamak üzere- Necip Hablemitoğlu'nun, benim nazarımda en önemli "suikast delilleri"nden olan "Köstebek"inden alıntılar yapıyordum ekranda belirdiğinde o "SON DAKİKA":

Hablemitoğlu suikastının kilit şüphelisi yakalandı!

***

Düşünün bir kere, "ilkokul mezunu bir emekli vaiz"e koskoca bir yargı teşkilatı, polis teşkilatı, ordu ve nihayetinde "devlet" kaptırmış, yakın tarihin önemli bir bölümünü en iyi ihtimalle ayakta uyuyarak geçirmiş -ayakta uyumadılar/uyutulmadılarsa diğer bütün ihtimaller gafletten çıkar "ihanet"e girer çünkü- bir istihbarat anlayışı "zaman ayarlı operasyon" çekiyor, çekebiliyor yani…

17 yıldır yakalanamayan "şüpheli"yi, Hablemitoğlu'nun ölüm yıldönümü arifesinde yakalıyor, Adil Öksüz'ü kendi elleriyle salıvermiş, Zekeriya Öz'ün sınırı geçişini neredeyse çekirdek çitleyerek izlemiş haliyle bunu becerebiliyor!

Büyük olay.

***

Heyecanlanmam lazımdı; umutlanmam, hiç olmazsa az biraz kıpırtı…

I-ıh!

Aradığınız duyuya/duyguya ulaşılamadı.

Tek cümle geveleyip durduğum ağzımda:

Yine alay ediyorlar aklımızla!

***

17 yıldır uğradıkları zincirleme fütursuzluklar, pervasızlıklar, saygısızlıklar hatta iftira ve kabalıklardan sonra hiçbir soru, hali, daha incelikli kılamazdı, kırgınlıklarını onaramazdı ama aramadan da duramadım Şengül Hoca (Hablemitoğlu)'yı.

İçinden "fırtına kuşu" geçmiş bir yürekle benimki bir olmaz, olamaz elbette ancak "zamanlama manidar" koduyla servis ettikleri "gelişme"lere karşı, kaygılarımız aynıydı. "Tecrübeleri" belli ki rutini haline getirmişti temkinli olmayı.

"Aile" olarak açıklamalarını, hukuki süreci ve "dosya"yla bugüne kadar nasıl "kedinin fareyle oynadığı gibi oynandığını" da gözönünden bulundurarak, günün ilerleyen saatlerinde avukatlarıyla birlikte yapacaklardı. Dolayısıyla, Hablemitoğlu ailesinin, son tahlilde, bu "gelişme" ambalajlı şeyi nasıl yorumladığını bilmeden yazıyorum bu satırları.

Bildiğim;

Necip Hablemitoğlu'nun "bu iktidar döneminde" öldürüldüğü; ve "hukuk devletindeki sorumluluk hiyerarşisi" saklı kalmakla birlikte, bu cinayetin faillerini, varsa azmettiricilerini bulmanın, onlarla hesaplaşmanın, belki yüzleşmenin en çok bu iktidarın boynunun borcu olduğu. İktidarın "matruşka" yapısı, 2002'den bugüne her yeni kırılmada içinden yeni bir iradenin doğuyor olması, bu suikastın da iktidarın bugün tamamen tersi bir yerde konumlandığı bir iradenin egemenliği dönemine denk gelmiş olması, biz sıradan vatandaşları hiç ama hiç ilgilendirmez çünkü!

***

Yıllarca her kesimin kendine göre bir fail adayı oldu Hablemitoğlu suikastına; "Ergenekon"dan, "FETÖ"ye; şeriat heveskârlarından, "Hablemitoğlu'nu kullananlar(!)"a kadar… Evet evet, günün sonunda neredeyse merhumu suçlu çıkaracaktılar; insafsız bir dille karaladılar, geride bıraktıklarını yaraladılar; tekrar tekrar.

Yandı bitti kül oldu dosya yıllar içinde…

Sonra…

15 Temmuz'dan sonra, Hablemitoğlu ailesine "14 yıl sonra bir savcımız ve dosyamız oldu" dedirten bir "Cumhuriyet savcısı" çıktı. Her biri "FETÖ" firarisi polislerin içini boşalttığı dosyayı derledi, yok ettikleri delilleri bir bir toplamaya başladı.

Ve…

Tahmin edin?

Hablemitoğlu'nun katillerini bulmaya belki de gerçekten gayret eden ilk savcı pufffff; dosyadan alındı!

Sağır sultan bile duydu ki, Hablemitoğlu'nun yakınları çeşitli yol ve mesajlarla dizginlenmeye çalışıldı.

Yeni bir savcı geldi…

Ondan sonrası düne kadar kamuoyu açısından muallaktı. Dün "gururla" paylaşıldı:

"Hablemitoğlu suikastının kilit ismi yakalandı!"

Ne zaman?

Ortaya çıktı ki ta 5 ay önce!

Eee neden o gün duyurulmadı millete?

Veya neden, biz fanilerin çıplak gözle görebildiği hiçbir olağanüstü gelişme olmadığı halde bugün "yeni bir gelişmeymiş" gibi patlatıldı birden bire?

Sadece, Hablemitoğlu'nun 17. Ölüm yıldönümü arifesinde "sus payı" niyetine mi? Sadece, suikastın neden 'faili meçhul' bırakıldığının, "FETÖ" yapılanmasının bu karartmadaki etkisinin, iktidarla ortaklıklarının velhasıl iktidarın unutturmak istediği ne varsa topunun yeniden hatırlatılmasını, tartışılmasını engellemek için mi?

Ekranlar cayır cayır:

"Adalet ve Dışişleri Bakanlıkları Türkiye'ye iade için üst düzey girişimlere başladı..."

Sormazlar mı adama:

Eee, 5 aydır ne yapıyorlardı? Neden hiçbir sonuç alınamadı?

Hepsinin, iktidarın herkesi kör, alemi sersem sanma alışkanlığından çok daha derin bir anlamı olmalı… Ama ne?

Bulacağız hep birlikte.

NOT: Öldürülüşünün 17. yılında, sevenleri yarın saat 12.30'da, Ankara'da, Karşıyaka Mezarlığı 5. kapıda buluşacaklar anmak için Necip Hablemitoğlu'nu.

Yazarın Diğer Yazıları