Zabo’nun fırıldağı
Erbaşar Özsoy, Erzurum’un Şenkale ilçesinden idi.. Ankara’da ve İstanbul’da avukatlık yapıyordu.. CHP parti meclisi üyesi idi.. CHP’nin aynı zamanda avukatı idi. 1980 öncesi el konulan bazı parti mülklerini geri kazandırdı. Hakk’ın rahmetine kavuştu. Bu yazımdaki ‘Zabo’nun fırıldağı’nı onun anısına yazıyorum.
Bir yemek masasında, AKP’nin bütçe, özelleştirme ve işsizlik fonlarından yaptığı hülleleri anlatıyordum.. Rahmetli Erbaşar “Ya demek ki bu iş Zabo’nun fırıldağını da geçti” dedi.. Biz de “Zabo’nun fırıldağı da nedir?” diye sorunca anlattı...
Şenkaya’da Belediye Zabıta memurluğu yapan bir vatandaşı, halk kısa olarak ‘Zabo’ diye çağırıyormuş..
Zabo bir gün İstanbul’a gelmiş... Arkadaşları onu kumarhaneye götürmüşler.. Zabo kumarhanede Rulet masasını görür görmez kafasına tak demiş.. Kendi kendine ben bu işten para kazanırım diye kurgulamış
Erzurum’a döner dönmez, evdeki peşğunu almış.. (Peşğun yerde yemek yemeğe yarayan yuvarlak ve ayakları kısa olan yer masasına yörede verilen isimdir.) Peşğunu ortasından delmiş.. Yuvarlak bir sopa geçirmiş.. Bir de faliyeden bir ok yapmış.. (Faliye de yine o yörede saçın incesine deniliyor..) Peşğunun dörtte birini siyaha boyamış.. Kalan kısmını eşit şekilde 8 parçaya bölmüş.. Bu sekiz parçanın dördünü kırmızıya, dördünü sarıya boyamış..
Zabo çarşıya (pazar yerine) çıkmış.. Çarşıda “basan kazanıyor..” diye bağırmaya başlamış..
Sarıya basan, siyah ve kırmızı gelince kaybediyor.. Kırmızıya basan sarı ve siyah gelince kaybediyor.. Zabo bazen de kaybediyor.. Ancak siyah tamamıyla Zabo’ya çalıştığı için, Zabo’nun kazanma ihtimali her zaman oynayanın iki katı oluyor.. Halk Zabo’ya epey para kaptırdıktan sonra, Hanya’yı Konya’yı anlıyor.. Ancak geç oluyor.. Zabo paraları topluyor.. Yani atı alan Üsküdar’ı geçiyor.
Ondan sonra halk dalavere denilince Zabo’nun fırıldağını örnek vermeye başlıyor.. Kendine fırıldak yapanlara, ‘senin yaptığın Zabo’nun fırıldağını da geçti’ demeye başlıyor.
2008’de Silivri davasının ilk yıllarında Başbakan “Ergenekon’un savcısı” olduğunu ilan etti. “Savcı millet adına vardır, biz de millet adına hakkı aramanın gayreti içindeyiz. Bu anlamda savcılık ise evet savcıyım” dedi. Bugün Silivri sonuçları için, kendisinin ve Bülent Arınç’ın “yargı kararıdır’’ demeleri neye benziyor? Kimi hatırlatıyor?
Başbakan, 27 Kasım 2004’te, “Türkiye’de basın özgürlüğü, düşünce ve ifade hürriyeti konusunda reform niteliğinde adımlar atılmıştır” diyordu... Bu reformun neye benzediğini, basının bugünkü yapısına ve özellikle Gezi olayları nedeniyle Başbakan’ın basına olan tepkisine bakarak varın siz karar verin.
Kılıçdaroğlu ilan veriyor... “Milletin vekillerini millet seçsin” diyor. Parantez içinde de “12 Haziran 2013’te kanun teklifi verdik, AKP reddetti” diyor. Gel gör ki kendisi şimdi “mahalli seçimlerde ön seçim yapılmayacak” diye ilan ediyor. Sözleri ve eylemleri bir birine uymayan insanlar için bizdeki söz “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu”dur.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Taksim Gezi Parkı’nda yaşanan olaylarda hiç bir ferdimiz katılmamıştır açıklamasını yaptığı sıralarda MHP Genel Başkan Yardımcıları Taksim’de protestoculara destek eylemi yapıyordu.