"Yüzde 65"in Türkiye'si!!!
En son sözü baştan söyleyelim; seçmen-siyaset dengesinin dış faktörlerden ya da hilelerden etkilenmediği, insanların da "birey" olarak demokratik seçme haklarını müdahalesiz kullanabildiği ülkelerde sandığın akıbeti nihayetinde bellidir;
İktidar ne kadar direnirse dirensin bir süre sonra yalpalar, muhalefet giderek güçlenir ve yeni "seçenek"ler çıkar halkın karşısına...
Oysa burası Türkiye... Memleket her yerde, her açıdan; kaos ve kargaşadan, sosyal sıkıntılardan ve toplumu esaret altına alan politik bunalımların baskısından bir türlü kurtulamıyor ama, nasıl oluyorsa muhalefet hep eriyor, AKP ise halen iktidarda durabiliyor!!!
Yalnızca çaresiz kalan muhalif kesimler değil, ne olursa olsun yandaşlık yapanlar da acı tablonun farkındadır aslında;
AKP'nin 15 yılı aşkın süredir yaşamın her alanında dayattığı skandal politikalar nedeniyle ülke bir türlü huzur bulamıyor, parası olan yurt dışına kaçıyor, ekonomik dayanağı olmayanlar ise siyasetin cehennem çukuruna çevirdiği bir cenderenin ortasında yaşam mücadelesi veriyor...
Peki; son yıllarda en çok neler mi sarsıyor toplumu ve şu güzelim ülkeyi?.. Neler yok ki;
Bir dönem iyice şımaran terör şimdilerde yurt içinde ve yurt dışında kıskaca alınmış olsa da, ayrılıkçı ve gerici şiddetin bazen de gafletle-ihanetle büyüyen acılarını hiçbir iktidarın boyalı icraatları silemez, silemeyecek...
En büyük dert olarak kangrenleşen enflasyonun toplumun büyük bölümünde yol açtığı yıkımlar ise bir türlü durmuyor... Yaşam pahalılığının nerelere tırmandığını görmek için dövizdeki vahim dalgalanmalar bile tek başına kanıt olarak her gün karşımızda duruyor...
Çarşı-pazar ateş pahası, mahalle pazarlarının kapanışlarında çöpe atılanları toplayan garibanların, çaresizlerin ve ezilenlerin sayısı her geçen gün artıyor... İnsan onuru açısından en kahredici vahamet de burada göze çarpıyor...
Samandan maydanoza kadar neredeyse ithal edilmedik tarım ürününün kalmadığı bir dönemde, mutfağının iki tabak aşı için küçük bütçelerle pazara gidenler kesinlikle filelerini dolduramıyor... Çünkü ülke tarihinin hiçbir döneminde görülmemişçesine ateş pahası her şey...
Heyhat, bu ülkenin manavlarında-pazarlarında 9 liraya domates, 10 liraya kırmızı biber, 6 liraya mandalina satılıyor... Hem de bir zamanlar "kendi kendine yeten", sözde "tarım ülkesi"nde!..
Masterli bekçiler ülkesi!..
Resmi rakamlara bakmayın sakın; "işsizlik" derseniz neredeyse yüzde 20'ye kadar ulaşmış...
Sokak bekçiliği için açılan sınavlara "master" yapmış insanların bile koşması memlekette yükseköğrenim görmüş gençler arasındaki işsizlik oranının sosyal patlamalara yol açabilecek şekilde tırmandığını kanıtlıyor...
"Sosyal patlama" demişken, söyler misiniz, aslında ne oluyor bu millete ve de neler oluyor bu memlekete?.. İşte, mide bulandırıcı, isyan ettirici, iğrenç taciz-tecavüz vakaları sosyal medyada büyük infiale yol açıyor ama önlenemiyor...
Çünkü çocuk tacizleriyle ilgili daha on yıl önce 3-4 bin civarında olan mahkeme dosyalarının sayısı son dönemde 21 bini aşmış... Hem de aralarında 3 yaşındaki bebelere tecavüz edecek kadar insanlıktan çıkmış alçaklar da var!..
Gazeteler kadın cinayetlerini, sokaklarda giderek artan kadına şiddet vakalarını haberleştirmeye yetişemiyor... Toplumda "cinnet hali" ürkütücü biçimde artarken, aileler içinde de toplu katliamlar yaşanıyor...
Diğer yandan dehşet verici şekilde büyüyen bireysel silahlanma furyası nedeniyle ülkenin her tarafında suç patlaması tavan yapmış halde kaygı uyandırıyor, AKP iktidarı ise silahlanmanın önlenmesi için kılını bile kıpırdatmıyor...
Yankesicilik, hırsızlık, gasp, soygun, dolandırıcılık, organize suç örgütlerinin vahim eylemleri, mafyatik saldırılar ve en küçük tartışmanın büyük kavgalara dönüşmesine neden olan sosyal bunalımların ardında hiç kuşkusuz toplumu giderek daha çok ezen ekonomik kriz ve geçim sıkıntısının payı büyüyor...
Gaflet mi duyarsızlık mı?..
Peki ya gençliği mahveden, toplum dışına atan ve geleceğini karartan uyuşturucu kullanımının ürkütücü biçimde yaygınlaşmasına ne demeli?..
Türkiye tarihinde görülmemiş bir uyuşturucu salgınının ardında da ülkeyi kıskaca alan, yuvaları yıkan, boşanmaları artıran sosyal sorunların, işsizliğin ve çaresiz bırakan yoksulluğun yansımaları yok mu acaba?..
Ülkemizde "bonzai", "bali" ve "tiner" tuzağına sürüklenerek; sokaklarda adeta "zombi" kılığında, "yaşayan ölüler" halinde dolaşan çocukların-gençlerin sayısı hızla artıyor ve toplum bu vahim manzaraları izlemekten başka bir şey yapamıyor...
Devlet bu rezalete karşı ne yazık ki yeterince duyarlı değil, Emniyetin uyuşturucu operasyonları ise kangrenleşen sorunu ortadan kaldırmaya yetmiyor...
Ve toplumu kemiren rüşvet-yolsuzluk çarkının ülkeyi soyması, adamcılık-particilik rantının her bölgede ayyuka çıkan kirli ilişkilerinin milletin devlete güvenini sarsması, siyasetçilerin ise bu rant sistemini çıkar uğruna körüklemesi yoksul ile zengin arasındaki uçurumu artırıyor, sosyal çatışmaları daha da körüklüyor...
Evet; bu ülkede, yukarıdaki vahim fotoğrafı göstererek "neresi burası" diye soracağınız her yurttaş eminim "Türkiye" yanıtı verir... Urfa'dan Rize'ye, Hatay'dan Edirne'ye ve Mardin'den Afyon'a kadar böyledir tablo...
Hal böyleyken, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Çok ciddi bir kalkınma sürecini devam ettiriyoruz... 2019'da yüzde 65'in çok daha üzerinde bir oy oranı bekliyoruz" demesine şaşıyoruz...
AKP'lilerin memleketi güllük gülistanlık göstermelerine, yandaş kalemşorların uzayda yaşıyormuşcasına gazete sayfalarında her şeyi örtbas etmelerine ve iktidardan beslenen "artist" bozuntularının yağ-takiye-rant üçgeninde siyasetçilere yılışmalarına hayret ediyoruz...
Ve en çok da duyarlı kesimler olarak neye şaşıyoruz biliyor musunuz; Erdoğan ya da hükümet yetkilileri her kentteki toplantılarda memleketle ilgili neredeyse "cennet manzaraları" çizerken, muhalefet halen nasıl büyümüyor ve iktidar nasıl koltuğunda durabiliyor?..