Yüzde 30 vergi ile 157,8 milyar doları kurtaramayız
Muhalefet dâhil, kamu özel işbirliği anlaşması ile yap-işlet devret modeli birbiri ile karıştırılıyor. Siyasi iktidar bilerek, kasıtlı olarak, kamu özel işbirliğine de yap işlet devret modeli diyor.
Dünya Bankası, Kamu özel işbirliği yatırımlarına, “özel bir taraf ile bir devlet kuruluşu arasında, özel tarafın önemli risk ve yönetim sorumluluğunu üstlendiği bir kamu varlığı veya hizmeti sağlamaya yönelik uzun vadeli bir sözleşme’dir.” Diyor. Ayrıca bu iş birliğinin şeffaf olması gerektiğini de açıklıyor.
Yap-İşlet-Devret (YİD) modeli ise “bir kamu altyapı yatırım veya hizmetinin finansmanı özel bir şirket tarafından karşılanarak yapılması, ihalenin en uygun süreyi verene verilmesi ve sürenin sonunda ihaleyi alan işletmenin, işletmekte olduğu tesisleri bakımı yapılmış, eksiksiz ve işler durumda ilgili kamu kuruluşuna devretmesidir.”
Türkiye de Göcek tüneli yap-işlet devret modeline göre yapıldı. Devletten beş kuruş çıkmadı. Yalnızca tünelden geçenler para ödedi. Para ödemek istemeyenlere alternatif yol yapıldı.
Türkiye’de kamu özel işbirliği istismar edildi. Maliyetini kimse bilmiyor. Buna karşılık kamu özel işbirliği müteahhitlerine devlet 157,8 milyar dolar gelir garantisi verdi. Bu nedenle 2020 sonu itibarıyla yapılan ödemeler 5 milyar dolar dolayındadır. 2021 başından 2045 yılı sonuna kadar yapılması gereken ödemeler ise 152,8 milyar dolardır.
Kamu özel işbirliği yoluyla yapılan yatırımlar nereden bakarsanız bakın, siyasi iktidarın sorumluluk sınırlarını aşıyor.
*Bu 157,8 milyar dolar gelir garantisi yanında devlet, müteahhitlerin yurt dışı kredilerine de yüksek oranda kefil oldu.
*157,8 milyar doların, faiz ve kâr kısmı yüzde 20 olsa, 31,56 milyar dolar eder.
*Yüzde 20 kâr marjı ve faiz çıktıktan sonra, bu yatırımların yatırım maliyeti 126,24 milyar dolar ediyor. Oysaki birçok tahmin toplam yatırım maliyetinin bu kadar yüksek olmadığı şeklindedir.
*Bu yatırımları devlet yapsaydı, yüzde 8 dış kredi faizi öderdi. İlave 18,936 milyar dolar halkın cebinden çıkmazdı.
*Demokrasilerde halkın vergileri ile finanse edilen yatırımların ve maliyetinin kuruşuna kadar halka açıklanması gerekir. Aksi durumda siyasi iktidarlar zan altında kalıyor.
*Çalışmayan hava alanları ve hastaneler rasyonel yatırımlar değil, atıl yatırımlardır. GSYH’da büyümeyi negatif etkiler. Oysaki hükûmetler emaneten aldıkları kamu mallarını ve kaynaklarını rasyonel tacir gibi yönetmek zorundadırlar.
*Kamu özel işbirliği yolu ile verilen talep ve gelir garantisi daha 20 yıl bütçeden ödenecek. Bütçe ipotek altındadır ve devletin bütçe yoluyla yeni yatırım yapması mümkün değildir. Bugünkü iktidarın benden sonra tufan anlayışı içinde olması ve gelecek iktidarların imkânlarını ipotek altına alması siyasi sorumlukla bağdaşmaz.
*Eğer bu yatırımlar yap işlet devret yoluyla yapılsaydı, halkın cebinden ve bütçeden para çıkmayacaktı. Kullananlar ödeyecekti. Risk tamamıyla müteahhit firmaların olacaktı.
Şimdi, kurumlar vergi oranının yüzde 25 iken, yalnızca bu işletmelerin kurumlar vergi oranının yüzde 30’a çıkarılması, ceza kesilmesi demektir ve yapılan yanlışların itirafıdır. İhale alana ceza kesilince, ihale veren temize çıkmaz.
Kamu özel işbirliği ile yapılan yatırımların yatırım maliyeti çıkarılmalı, üstüne makul bir kâr marjı da ilave edilerek, bu yatırımlar devletleştirilmelidir.