Son aylarda, doğal gaz, elektrik, sigara gibi zamların yanında, neredeyse bütün yolların paralı hale getirilmesi için hazırlık yapılıyor. Memura ise iki yıl için yüzde 3 artı üç zam önerisinde bulunuldu. Hükümetin gerekçesi “Yoksa Yunanistan gibi oluruz” şeklinde... Tayyip Erdoğan, “Türkiye’yi bir bütün olarak ele almak zorundayız ve bu ülke eğer bir zaafa uğrarsa, bizim akıbetimiz de Yunanistan, İspanya’nın akıbetine uğrar. Şu anda bir mali disiplin içinde yürüyorsak, eğer ekonomik büyümemiz şu anda başarılı bir şekilde sürdürülüyorsa, bu, hesaplar iyi yapıldığı içindir. Onun için burada aklıselimi öne çıkarmak suretiyle, karşılıklı görüşmelerle 9.5 seneyi nasıl yönettiysek, bundan sonrasını da böyle yöneteceğiz” diyor.

***

Buna karşılık, Rus basını, Hatay ve Kilis’teki Suriyeli sığınmacılara, aylık 300-400 dolar limitli kredi kartları dağıtıldığını bildiriyor.
CHP Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı, Başbakan Tayyip Erdoğan’a yönelttiği soru önergesinde “Kamplardaki sığınmacılara şimdiye kadar 160 milyon ABD doları aktarıldığı iddia edilmektedir. Bu kartlara yüklenen para hangi kaynaktan sağlanmaktadır?
Bu uygulamalar, bir kısmı Suriye’ye gidip çatışmalara katılan ve Türkiye’deki kampa geri dönen, Suriyeli milis olduğu bilinen muhaliflere sağlanan bir ‘lojistik hizmet’midir?” diye sordu.

***

Görünen şu ki AKP iktidarı, memur maaşları ve idari giderler gibi devletin zorunlu harcamalarını karşılayabilmek için bile her şeye zam yapıyor. Ancak parayı zamlarla doğrudan halkın cebinden alıyor. Elektrik ve doğal gazı herkes kullanıyor ama bu zamlar dar gelirlileri eziyor. Zengin, zamlardan dolayı artan giderlerini, yine geniş halk kitlelerinin sırtına yüklüyor. Dolayısıyla hükümet “altta kalanın canı çıksın” politikası uygulamış oluyor..
Hükümet meteliğe kurşun atıyor! Bu sebeple mi Amerika’nın Suriye politikasını destekliyorlar? Evet, Merkez Bankası kayıtlarında görünen toplam 30 milyar dolarlık kaynağı belirsiz bir fonla durumu, belirli bir süre idare ettiler. Kriz teğet geçmiş gibi göründü. Peki ne oldu da yüksek oranlarda bütün ürünlere ve hizmetlere zam yapmaya başladılar?
Yoksa Körfez sermayesi, artık Türkiye’nin açıklarını kapatmıyor mu? Yoksa, piyasada 60 milyar dolara vardığı iddia edilen İran sermayesi, Türkiye’nin Suriye politikası yüzünden geri mi çekiliyor?
Ekonomistler neden bu konuları tartışmıyor?

***

Tayyip Erdoğan, IMF’ye olan borcun 2013’te biteceğini söylüyor. İyi de Türkiye’nin toplam borcunu niye hiç telaffuz etmiyor. Türkiye’nin borcu, yıllık milli hasılasına yakın seviyeye ulaştı. Yani artık borçları ödemek için çalışıyoruz. Bu şartlarda hükümetin bağımsız ve milli bir politika takip etmesi elbette mümkün olmaz. Zaten, ABD bugüne kadar AKP iktidarını, siyasi projelerine hizmet verdiği ölçüde destekledi. Yöntem gayet basittir. ABD, kendi milli kaynaklarından değil ama Körfez sermayesinden talimatla Türkiye’ye kaynak aktardı.
İngiliz Financial Times gazetesi, 15 Şubat 2012 tarihinde yayınladığı bir yorumda, Türk dış politikasının yeniden ABD ile aynı eksene oturduğunu vurguladı. Daniel Dombey imzalı yazıda, Türkiye dış politikasının ABD ve Batılı devletlerin dış politikasıyla birkaç yıl öncesine göre çok daha uyumlu olduğu fikri işleniyordu.
Türkiye, Amerika eksenine yeni mi giriyordu ki İngiliz gazeteci böyle bir yorum yapıyordu?
- 1991’deki George Bush ve Turgut Özal’ın Camp David zirvesi öncesinde, ABD’nin yeni Orta Doğu planını desteklemesi karşılığında, Türkiye’ye Körfez ülkelerinin 5 milyar dolar yardım yapması kararlaştırıldı ve Çekiç Güç davet edilerek Kürt devletinin temeli atıldı.
- Kraliçe’nin İstanbul gezisinden sonra 2008’in Ekim’i ile 2009’un Mart’ı arasında, Türkiye’ye 16,9 milyar dolar kayıt dışı para girdi. Buckingham Sarayı’ndaki Abdullah Gül-Kraliçe Elizabeth zirvesiyle birlikte 2011’de Türkiye’ye giren kaynağı belirsiz para girişi 12.5 milyar doları buldu.
- Türkiye, bu paralar karşılığında Libya’nın işgal edilmesi ve Suriye’de muhaliflerin silahlandırılması ihalesini mi aldı? Türkiye, bu para ile boyunduruk altına mı alındı?