Yunanistan, Ege'nin serin sularına mı hasret kaldı!
Coğrafi özellikleri, kültürleri, yeme alışkanlıkları ve yer yer insan tiplerinin bile birbirine benzediği iki ülke... Yunanistan ve Türkiye...
Bu benzerliklere rağmen bazı tarihi gerçeklerin de adını koymak gerekiyor. İstanbul'un fethiyle Avrupa'yı saran "Türk düşmanlığı" Yunanistan'da "genetik düşmanlığa" dönüştü ve etkisini günümüzde de sürdürüyor.
Yunan siyasetinin histerileriyle dışa vuran Türk düşmanlığı, "Biz o işleri geçmişte bıraktık, devir başka devir" sözleriyle kapatılmak istense de başarılı olunamıyor.
Yunanistan medyası ve siyasetinin son günlerdeki temel konusu Türkiye. Kardak kayalıkları ve çevresinde Türk Deniz Kuvvetleri'ne ait hücumbot ve teknelerin tacizde bulunduğunu ileri sürüyorlar.
Önceki gün, Yunan Dışişleri'nin Türkiye'yi Kardak konusunda çok sert uyardığı haberleri düşmeye başladı. Ancak gelen bu mesajlar gerçeği yansıtmıyordu.
Türk Dışişleri Sözcüsü Hami Aksoy yaptığı açıklamayla Yunan makamları net bir şekilde yalanladı:
"Maalesef, Yunan tarafı bu açıklamasıyla, hem alışık olduğumuz üzere kendi kamuoyunu yanıltmakta hem de gerçekleri her zaman olduğu gibi çarpıtmaktadır. Esasen Bakanlığımız Müsteşarı, ülkemize ait olan Kardak kayalıkları civarında dün gece Yunan Sahil Güvenlik botlarının tehlikeli manevralarıyla neden oldukları olaylarla ilgili olarak Yunanistan Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreteri'ni aramış ve Yunan silahlı kuvvetlerinin hasmane tasarruflarının havada ve denizde devam ettiğini, bunlara müsamaha göstermeyeceğimizi, Ege'de gerginliğin tırmanmasının her iki ülkenin de çıkarına olmadığını, Yunan tarafının bu tehlikeli hareketlerine son vermesi gerektiğini açık şekilde iletmiştir."
Aksoy'un açıklamalarına Yunanistan'dan herhangi bir cevap gelmedi.
Yunan'ın tek derdi Türkler
İzmir'in işgal edildiği günleri hatırlayın.
Sivil halktaki direniş ihtimali olsun/olmasın herkesi katlediyorlardı. Bu sapkın ruh hali İzmir'de yaşayan Rumlara da tesir etmişti. Yıllardır yan yana olan komşularını, aynı tastan yemek yiyen arkadaşlarını katletmekte bir an bile tereddüt etmediler.
Hasan Tahsin ilk kurşunu attıktan sonra (31 yaşında) oracıkta şehit edilirken, takip eden iki gün içerisinde katledilen Türk sayısı iki bini geçmişti.
Yunanistan yaptıklarının bedelini, savaş tazminatını bile doğru düzgün ödemedi.
Ama saldırgan tutumlarını bir kenara bırakmak zorunda kalmışlardı.
Çünkü Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının İzmir'e girişiyle unutamayacakları tarihi bir yenilgi almışlardı. Arkalarındaki büyük İngiltere ordusunun desteğine rağmen, Anadolu hayalleri Ege'nin serin sularında son bulmuştu. Psikolojik olarak da büyük bir yenilgi içindeydiler. O yüzden devlet politikalarında kaçak güreşmeyi bir âdet haline getirdiler.
Kıbrıs'ta Rum kesimi ve EOKA'yı destekleyerek Türkleri katlettiler, Mücahit Rauf Denktaş ve Türk Silahlı Kuvvetleri'ne takıldılar.
Yetmedi, Ermeni terör örgütü ASALA'ya her türlü desteği verip Türk diplomatları katlettiler. Sonrasında ise PKK üzerinden tüm alçaklıklarını sergilediler yine başaramadılar.
Türkiye'ye ait olan Kardak kayalığını işgal etmeye kalkışıp savaş hazırlığı yaptırdılar sonrasında geri adım attılar.
Türkiye'ye ait 20'ye yakın adayı işgal ederek provokasyonlarına devam ediyorlar. FETÖ'cülerin ise anavatanı haline geldiler. Yunanistan'da binlerce kaçak FETÖ'cünün olduğu belirtiliyor.
Muhalefet neden harekete geçmiyor
Yunanistan konusunda AKP iyi sınav veremiyor. Ama AKP'yi eleştiren siyasiler de iyi sınav veremiyor. Yunanistan'ın bu saldırgan tutumu karşısında aktif rol oynayabilirler.
İşgal edilen adalara çıkarma yapabilirler. Kamuoyunda ses getirecek eylemler, protestolar ve gösteriler başlatabilirler. Yürüyüşler, basın açıklamaları, imza kampanyaları... Sadece sosyal medyadan mesaj atmakla ülke kurtarılmıyor ne yazık ki.
Bunların hiçbirisi yapılmadığı gibi "AKP, Türk adalarını Yunan'a teslim etti" denilerek konu kapatılıyor.
Yunan'ın tacizleri ve işgal girişimlerinde hükümet ne kadar sessizse muhalefet de bir o kadar sessiz.
Öcalan'ı Yunanistan'a kaçıran ve Kardak krizinde Yunanistan Dışişleri Bakanı olan Thedoros Pangalos bir radyo programında "En iyi Türk ölü Türk'tür. Buna inanıyorum çünkü hiç iyi bir Türk ile karşılaşmadım" ifadelerini kullandı.
İşte yıllarca Yunan dış siyasetinin bir numarası olan şahsın gerçek yüzü.
Böyle bir tablo karşısında siyaseti doğru kurgulamak gerekiyor. Yunanistan'ın ırkçı yaklaşımları konusunda kamuoyu harekete geçirilmeli.
Unutulmasın ki; PKK ve FETÖ'nün bir ayağı Washington'daysa diğer ayağı da Atina'dadır.