Yoksa sizde Ergenekoncu musunuz?
72 yaşındaki paşa Ayvalık’ta emekliliğin tadını çıkartıyordu.
Hayatı boyunca etliye sütlüye karışmamış bu paşamız orduda da hep sakin bir hayatı seçmişti. Ancak ayda bir çocuklar ve torunlar arar diye açık bırakılan telefon bir akşam üstü ısrarla çalmaya başlar. Torun hasretiyle telefonu açan paşa karşısında terörle mücadele şubesinden başkomiser olduğunu iddia eden kişiyi bulur.
-Bu telefon size mi ait?
-Evet!
-Bu numaradan Ergenekon örgütü ile görüşmeler yapılmış.
Paşa şaşkın ve korkmuş bir vaziyette itiraz eder. Ancak gözünün önünden kapısına kendisini almaya gelecek olan en az 30 polis ve gazeteciler geçer.
Arka planda telsiz konuşmalarının duyulduğu telefondaki kişi paşayı rahatlatır.
-Biz sizin Ergenekoncu olmadığınızı biliyoruz ama bunu ispat etmemiz için 20 bin lira lazım. Emniyet ödenek ayırdı ama bunun elimize geçmesi 20 gün sürer. Bu sürede sizin cezaevinde kalmanızı istemiyoruz. Siz bu parayı verin, ödenek geldiği an size geri aktarırız.
Paşa o kadar rahatlar ki, hapse girmemek için değil 20 bin lira 100 bin lira bile verir. Parayı aktarır ve aklanmayı bekler.
Ergenekon suçlaması ile vücudunun kimyası bozulan paşa, bir süre sonra normale döner ve dolandırıldığını anlar.
İsmini vermediğimiz bu paşamız gibi yüzlerce insan bu yöntemle dolandırıldı.
Aralarında savcı bile var.
Hepsinde yöntem aynı.
Ergenekoncu suçlaması.
Dolandırıcılığı yapan çeteyi polis yakaladı. Şanlıurfa’nın bir köyünde bir değil onlarca uyanık. Artık bu işi meslek haline dönüştürmüşler.
Köyün muhtarı gülerek anlatıyor:
Bu cahillere para ve kontör geldikçe “ne salaklar varmış diye gülüyoruz!”
Asılında gülünecek olan parasını Ergenekoncu suçlamasından kurtulmak için kaptıranlar değil.
Gülünmesi gereken 70 milyonluk Türkiye.
Çünkü Ergenekon suçlamaları öyle bir hal aldı ki, ülkenin psikolojisini bozdu.
Eminim ki, şu an dolandırıcılık suçlamasından tutuklu bulunan Şanlıurfalı vatandaşlara da aynı suçlama yapılsa onların da vücutlarının kimyası bozulurdu.
Bir okuyucumun anlattığı olay ibret verici:
“Yaklaşık 40 yıl önce Diyarbakır’da iki komşu kavga edince bir komşu diğer komşuyu komünistlikle suçladı ve evinde el telsizi olduğunu ve her akşam Moskova ile bu telsizle konuştuğunu ihbar etti. Bu ihbar üzerine şahıs gözaltına alındı ve günlerce evinde el telsizi arandı durdu. Sonra serbest bırakıldı ama adı ajan olarak kaldı.”
O zaman 1970’li yıllardı.
Şimdi ise 2 binli yıllar. Aklın ve bilimin hakim olduğu çağ. El telsizi ise bırakın Diyarbakır’dan Moskova ile görüşmeyi 5 km. uzaklığa bile sesin aktarılamayacağı teknolojik olarak ortada.
O zaman yaşanan cehalet, bugün yaşanan ise akıl tutulması.
Bu akıl tutulmasının yaşandığı günümüzde paşaların, hakimlerin ve okumuş koca koca adamların, cahil 3-5 dolandırıcının Ergenekoncu bahanesiyle dolandırılması son derece normal.