Yoksa hepimiz tosuncuk muyuz?
Çiftlik Bank''ın kurucusu tosuncuk Mehmet Aydın''ın vatan hasretiyle yanıp tutuşurken memleketine dönme kararı vermesi, son zamanların en güzel haberi oldu… Sadece 2017 yılında 250 bin insanımız Batı''ya göç etmişti… Bunların çoğu genç ve iyi eğitimliydi…
Şükürler olsun ki beyin göçü tersine dönüyor!.. Hep söylüyoruz, "Müteşebbisin önünü açmak lâzım" diye… Tosuncuk Mehmet Aydın kardeşimizi yurt dışına kaçmak zorunda bırakmayıp, kendisine sahip çıkarak önünü açsaydık, dünyanın aşı diye kıvrandığı şu dönemde belki de ''Aşı Bank''ı kurmuştuk… Ya da Karadeniz''de neredeyse her ay bulduğumuz doğal gaz üzerinden ''Gaz Bank''ı…
***
Daha muhafazakâr Türkiye''nin ''kısa yoldan ve zahmetsiz para kazanma hırsı'' içindeki tiplerini organize eden kardeşlerimizdi bunlar… Bir Jet Fadıl''ın ülke ekonomisine döne döne yaptığı ve her defasında tutturduğu katkı inkâr edilebilir mi Allah aşkına?
Adam cezaevindeyken bile yeni projeler yapıyordu… Daha önemlisi ''Çıksa da bizi yine dolandırsa'' diye hasretle bekleşen kitleler her daim hazırdı!.. Geçmişin Titan zincirinin muhafazakâr versiyonu daha canlı ve daha imanlıydı!.. Maldivler''deki Eyüp el-Ensari Plajı''nda haremlik-selamlık güneşlenip, göbeğini bronzlaştırırken, hem sevaba girip hem de para kazanmayı ummak az bir dönüşüm sayılmazdı!..
Yeni nesil dolandırıcılarımızın ''Türkan Şoray kanunları'' yok!.. Kim kimi nasıl yakalarsa!.. Ama kabul edelim ki devir bunu gerektiriyor!.. Telekom''un altından girilip, Osman Gazi Köprüsü''nün üstünden geçilen bir iklimde hiçbir şey şaşırtıcı olmuyor!..
Tarımı desteklemek için var olan bankanın tarımın zayıflarına çöküp, tarımla ilgili olmayan alanlara ''geri dönüşümsüz'' kaynak aktarırken, başkalarına nasıl ilham verdiğini herhalde hepimiz anlıyoruz!..
''Bal tutan parmağını yalar'' gerçeği adeta ''resmî ideoloji''ye dönüşürken, bu yağmanın dışında kalmamak için çırpının kahramanlara saygı duymamız gerekiyor!..
***
Namuslu adamın bile gözünü döndürecek kitleler var artık!.. Yani ''dolandırılan'' kişiler veya kitleler ''dolandıran''dan daha masum değil!.. O yüzden ''organize çürüme''nin failleri yalnız sayılmaz!.. İşte ''iklim'' dediğimiz bu ortamda muhafazakârlık sosuyla daha kârlı sektör doğdu!.. Siyaseti de besleyen ''bereketli otlaklar'' bu sonucu doğurdu işin açığı!..
O örneği hatırlatmadan olmaz tabii: Adana''da bir hırsız, çaldığı bisikleti elini yüzünü yıkamak için girdiği câmide başka bir hırsıza çaldırınca isyan ediyor: "Câmide hırsızlık olur mu? Memlekette namuslu adam kalmamış!.."
Adam belli ki mânevî değerlere son derece saygılı ve prensip sahibi!.. Hırsızlığa değil de hırsızlığın câmide yapılmasına karşı!.. İnsan gurur duyuyor tabii!.. Meslek ahlâkına böylesine önem veren, onun yanı sıra milletin değerleri noktasında hassasiyetini koruyan ve gerekirse isyan eden bir hırsız profili, her eve, her topluluğa lâzım!.. ''Musluklar çalınmasın'' gerekçesiyle kimi câmilerde o muslukların zincirle bağlandığından haberi olmamış bu hırsız kardeşimizin... Tabii halı ve değerli çini buharlaşmalarından da... Sonra isyan ediyor "Câmide hırsızlık olur mu?" diye...
Postanelerde havale yapmak için kullanılacak 50 kuruşluk kalemlerin ''götürülmesin'' diye iple bağlandığı gerçekken, Kanada''da, Norveç''te, Danimarka''da metro girişlerinde arızayı fırsat bilip bedava geçmektense, girişe açıktan ücret bırakmak bir başka gerçekken, ''halk goygoyculuğu'' yapmanın âlemi yok elbette... Câmide bisikletin çalınmasına şaşırmaktansa artık câminin topyekûn iç edilmediğine şükretmek gerekiyor!..
Çaldığı malı ''korunaklı alan'' olarak gördüğü câmiye götüren ve orada kaptıran bahtsız hırsız ve onun gibiler şunu kabullenmeli: Hiçbir yer, hiçbir zemin, hiçbir mekân hırsızlar açısından ''dokunulamaz'' değildir, SİT alanı filan değildir... Kaldı ki SİT alanı bile bu anlamda ekmek arasında götürülebilir!.. Postanede kalınca iple bağlanan o 50 kuruşluk kalemi her defasında hatırla ve bu gerçeğe göre oyun kur kardeşim!..