Yıkımı görmeyelim mi?

AKP iktidarları sadece tarımı, ekonomiyi, kültürü, adaleti ve ahlakı darmadağın etmedi; aynı zamanda huzuru, kardeşliği de yok etti.

Devlet kurumlarını, idarenin genel işleyişini, devlet - toplum ilişkisini de tersine dönerdi. Bu yapı, devri iktidarında tarihin tüm zamanlarında ne kadar olumsuzluk varsa hepsinin örneğini verdi.

Türkiye, kültürde, tarımda, sanayide, hukukta, demokratikleşmede, dış politikada ve tüm gelişim katmanlarında ileri değil geriye gitti. Şimdi birileri çıkmış halen daha "iktidar düşmanlığı yapıldığını" söyleyerek güya milliliğe sığınarak bunun üzerinden, sanki suç işliyormuşuz gibi avazı çıktığı kadar bağırıyor.

Sormazlar mı adama: İyi de kardeşim, ne yapmamızı istiyorsunuz?

Yolsuzlukları, haksızlıkları, adam kayırmacılığını partizanlığı halk mı yaptı? İşte bakın: Belediyelerdeki yolsuzluklar ayyuka çıktı. Her taraftan pislik akıyor. Öyle ki kitapların konusu haline geldi. Bizzat devletin raporlarına yansıyanları alt alta koysanız ciltler dolusu kitap yapıyor.

Bunları yok mu sayalım?

Sadece Ege adalarındaki kayıplar sebebiyle bile AKP yönetiminin derhal iş başından gitmesi gerekir. Görmüyor musunuz: "Türkiye kuşatıldı, yönünü yitirdi, sorunları yapısallaştı, bölgesinde dışlandı. İtibarı, inandırıcılığı, caydırıcılığı aşındı.."

Bu durum daha ne kadar sürecek?

2002'de dış borcu 130 milyar dolarken, 2016'da 421 milyar doları bulan Türkiye'nin siyasi gücü, ekonomisine paralel geriliyor.

Bunları görmemiş, duymamış, anlamamış gibi mi yapalım.

Kimse kusura bakmasın. Hiçbirimiz Arınç rolü oynayamayız.

***

ARINÇ HANGİ VİCDANIN SESİ?

Bülent Arınç, kurucusu olduğu ve aynı zamanda yönetici olarak görev yaptığı, 17 yıldır Türkiye'yi yönetmekte olan partisini eleştiriyor. Eleştiriyor ama görev almaya ve iktidarın nimetlerinden yararlanmaya devam ediyor.

Aynı eleştiriyi başkası yapsa çoktan uzaklaştırılır yerle bir edilirdi.

Abdullah Gül örneğinde olduğu gibi.

Peki, Arınç'ın farkı ne?

Farkı şu: Arınç, kaçması muhtemel kitlelerin toplayıcısı. Onları partide tutuyor.

Diyeceksiniz ki: "Olur mu canım bal gibi eleştiriyor."

İşin püf noktası da burası zaten.

Bülent Arınç eleştiriyor böylece hoşnutsuzların sesi haline geliyor. Hoşnutsuzlar "oh ne güzel söyledi. Birinin bunu söylemesi lazım zaten" diye düşünüyor ve kendileri söylemiş gibi rahatlıyor.

Böylece hoşnutsuz kitlenin gazı alınmış oluyor.

Sonuçta kitle "partimizde bizi temsil eden kimseler de var. Nasıl olsa bu tepkiler yukarıda dikkate alınır. Alınırsa düzelir. Düzelirse başka arayışlara girmenin bir anlamı da olmaz" diye düşünüyor.

Bir de Davutoğlu veya Abdullah Gül ekibi azıcık aykırı cümle kursun bakalım.

Ne oluyor?

Birileri anında sorgulamaya başlıyor: "Gerçek niyeti neymiş açıklasın da bilelim."

Arınç'a neden sormuyor?

Çünkü onun niyeti belli.

Şimdi anladınız mı parti içi mesafeli eleştirinin gördüğü işlevi?..

Yazarın Diğer Yazıları