Yeni yıl, Atatürk ve Diyarbakır
Bugün 2011 yılının ikinci günü. Yılın ilk yazısında hepinize mutlu yıllar diliyorum.
Her yeni yılda, yenil yıl kutlamalarının tarihçesine değinerek, Sümerlere kadar gidiyordum. Bu kez, Atatürk’ün sözlerini duymak istersiniz diye düşündüm.
Atatürk, öldüğü yıl olan 1938’in yılbaşında, gripten yatağa düşmüş olan İsmet İnönü’ye geçmiş olsun dileklerini ilettikten sonra, yeni yılını şöyle kutluyordu:
“Yeni senenin, senin, benim ve bütün Türk milletinin huzur, sükûn ve parlaklıklar ile karşılaşacağının müjdesi gibi gördüğümü, size ulaştırıyorum. (...) Derin muhabbetle, sarsılmaz kardeşlik, arkadaşlık hisleriyle gözlerinden öperim”
GÜL VE ATATÜRK’ÜN DİYARBAKIR GEZİLERİ
2010 yılının son iki gününde, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Diyarbakır’a gitti.
Tüm Türkiye bu geziyi, Türkiye Cumhurbaşkanının sanki yabancı bir ülkeye ziyareti gibi izledi!.. Yapılan açıklamalar, tutum ve davranışlar ile medya haberleri hep bunu çağrıştırdı.
Diyarbakır’ın tarihimizde çok önemli bir yeri var. Atatürk de, 16. Kolordu Komutanı olarak orada görev yapmış, daha sonraki yıllarda da ziyaretler gerçekleştirmişti.
Atatürk, 2 Mart 1916 günü, özel bir trenle İstanbul Haydarpaşa’dan, Diyarbakır’a gitmek üzere Pozantı’ya hareket etmişti. Pozantı’da trenden inen Atatürk, Halep, Ceylanpınar üzerinden Diyarbakır’a otomobille devam ediyordu. Askeri birlik, tüm ağırlıkları ile ayrı bir koldan Diyarbakır’a girecekti. Atatürk, 13 Mart’ta Mardin’e ulaştığında, akşamüzeri İstanbul’dan şifreli bir telgraf aldı. Tuğgeneralliğe (Mirlivalığa) terfi ettirilmişti.
26 Mart 1916’da Diyarbakır’a girdiğinde tuğgeneral idi ve 35 yaşındaydı!..
Mustafa Kemal, Cumhuriyet’in ilanından (1923) sonra da Diyarbakır’a geldi. Kentin Belediye Meclisi, 5 Nisan 1926’da kendisine “fahri hemşehrilik” ödülü verdi.
O sırada Cumhuriyet’in ilk Cumhurbaşkanı olan Atatürk, bugün Cumhuriyet’in son Cumhurbaşkanı olan Abdullah Gül gibi demeçler vermiyordu.
Atatürk’ün Diyarbakır’a son gezisi, ölümünden bir yıl önce, 15 Kasım 1937’de gerçekleşti.
Anlatılanları aktarıyorum:
“Diyarbakır, Diyarbakır olalı böyle bir kalabalığı ilk kez görüyordu. Şehir, baştan başa bayraklarla, çiçekli taklarla donatılmıştı. Halk coşkundu, özlem doluydu. ’Yaşa, varol gazimiz’sözleri bulut bulut gökyüzüne çıkıyor, özel tren kucaklanıyordu. İlkin Atatürk, ardından Başbakan Celal Bayar inmişti.
Öteki vagonlardan da pilot Sabiha Gökçen, İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, Bayındırlık Bakanı Ali Çetinkaya, Tunceli Genel Müfettişi General Abdullah Alpdoğan, milletvekillerinden Ali Kılıç, Recep Peker, Salih Bozok, Cevat Abbas Gürer, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak, Muhafız Alayı Komutanı İsmail Hakkı Tekçe iniyordu.”
Bu isimlerin tümü tarihe iz bırakmış kişilerdi.
* * *
Bugün “Kürtçe zenginliğimizdir” diyen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den farklı olarak, Atatürk şu konuşmayı yapıyordu (Saat 21.00, Halkevi):
“Yirmi yıl sonra Diyarbakır’da bulunuyorum. Dünyanın en güzel ve en modern bir binası içinde, modern, nefis bir müziği dinleyerek, insanlığın medeni bir halkı huzurunda, halkın bu evinde, duyduğum bu zevk ve mutluluğun ne kadar büyük olduğunu elbette taktir edersiniz. Bunu kaydetmekle bahtiyarım.”
* * *
Ertesi gün Diyarbakır’ı gezmeye çıkan Atatürk, Diyarbakır’da kurulacak üniversitenin bir an önce gerçekleşmesini emretti. Atatürk, halk arasında uzun yürüyüş yaptı, Dicle’ye karşı kahvesini yudumladı, Artukoğullarından kalan surların önünde 20 yıl önceki anılarını anlattı.
Son kez gördüğü Diyarbakır’da o gün, saat 15.00’te, Diyarbakır-Irak-İran demiryolu inşaatının temelini attı.
Abdullah Gül’ün bu Diyarbakır gezisinde ise acaba neyin temeli atıldı?