"Yeni Türkiye" için "İstiklal Savaşı mı" ?
"Yeni Türkiye" neresi? "İstiklal Savaşı" neyin nesi? Sorular ilginç değil mi? Bu soruların cevabını, kamuoyundaki mevcut bilgiler çerçevesinde inceleyelim. Bilindiği gibi, "Yeni Türkiye" nitelemesi, Başbakan Erdoğan ve ekibinin her vesileyle tekrarladığı bir söylem olmuştur. Bu söylem, önceleri sıradan zannedilmiş ve pek önemsenmemişti. Ama zamanla, özel bir anlamı olduğu ortaya çıktı. Buna göre bir "Eski Türkiye" , bir de "Yeni Türkiye" vardır. Eski Türkiye, malum; her şey bitti denildiği bir sırada kazanılan İstiklal Harbi sonucunda, 1923'te, Lozan'da yedi düvele kabul ettirilen Türkiye Cumhuriyeti'dir. Aynen Selçuklu ve Osmanlı gibi, Türk Milletinin kurucusu ve sahibi olduğu bugünkü Devletimizdir. "Yeni Türkiye" ise; devletin sadece Türk Milletine göre kurulmuş olmasına itirazdan çıkıyor. (Sanki başka bir yolu varmış, dünya düzeni böyle değilmiş gibi...) Bu amaçla Türkiye Cumhuriyeti'nin etnik gruplara dayalı olarak kurulmasına, yani "çok ortaklı devlete" geçilmesine "Yeni Türkiye" adı veriliyor.
Bölücü terör örgütüyle, Oslo ve İmralı'da 2005 yılından beri yapılan gizli müzakereler sonunda varılan "mutabakatların" metinlerini incelediğimiz zaman, her şey bütün çıplaklığı ile karşımıza çıkıyor. Bölücü terör örgütünün, "özerklik" adı altında "devlet" kurma çalışmaları, son olarak Perşembe günü Meclis'ten hızla çıkarılan ve kamuoyunu aldatmaya dönük bir ad taşıyan "Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesi" yasası, bu mutabakatların ürünüdür. Özetlersek "Yeni Türkiye", milli ve üniter Türk Devletinin elimizden alınması, Irak modelinde olduğu gibi "çok ortaklı devlet" e dönüştürülmesidir.
***
"Yeni Türkiye" söylemi, son zamanlarda "İstiklal Savaşı" ifadesiyle birlikte kullanılmaya başlandı. Buna dair birkaç örnek verelim: Başbakan Erdoğan, 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonları sonrası, 25 Aralık 2013'te partisinin Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda "Bu çirkin komplodan güçlenerek çıkacağız ve 'yeni Türkiye'yi inşaa edeceğiz. Bu süreç 'yeni Türkiye'nin " İstiklal Mücadelesi " sürecidir" demişti. 30 Mart seçimleri öncesinde de, sık sık "istiklal mücadelesi" kavramını kullandı. Cumhurbaşkanı adaylığı toplantısında kürsüye "İstiklal Mücadelesinin Lideri" anonsuyla davet edildi. Yine, seçim kampanyasını başlattığı Samsun'da; "İnanıyorum ki Samsun o kurtuluş mücadelesinde nasıl bir ilk adım olduysa, bunda da yine bir ilk adım olacaktır" diye konuşuyordu.
"İstiklal" milletlerin bağımsızlığı demek olduğuna göre soralım; Türkiye içinde ve dışında, bu yolda koşanlar hangi gruplardır? Cevaplayalım: İçeride bölücü terör örgütü PKK, dışarıda Türkmen katili Barzani, IŞİD, Nusra, İhvan vb.dir. Tekrar soralım; "istiklal" peşinde koşanlarla, ülkemizdeki partilerin ve siyasi iktidarın ilişkileri nasıldır? Özel istihbaratımız olmadığına göre, yerli ve yabancı medyadaki yoğun bilgilere bakarak söyleyelim: 1) DHP ve BDP, zaten bölücü terör örgütünün partisidir. Dünyada bir örneği görülmeyecek şekilde, maalesef iktidarın himmetiyle TBMM'de temsil edilmektedirler. 2)Erdoğan ve yakın ekibi, yukarıdaki grupların hepsiyle ilişkilidir. İçeride, bölücü terör örgütü PKK'nın bütün unsurlarıyla, milletten gizlenen nasıl bir mutabakat içinde olduğu ve topluma hazmettire hazmettire bölünmenin yürütüldüğü ortadadır. Dışarıda; Barzani yönetimiyle akıl almaz derecede iş birliği içinde olduğu, Bağdat'a rağmen Erbil'i tercih ettiği açıktır. IŞİD'e gelince; yüz binlerce Türkmen'i çöllere sürmesine, kıtır kıtır kesmesine ve yaygın katliam uygulamasına rağmen, bu vahşete karşı ses çıkarılmaması, bu kanlı terör örgütüne hala itina ile hitap edilmesi, terörist bile denememesi; ciddi lojistik destek verilmesi, Suriye'deki Türkmen kardeşlerimize de katliam uygulaması çok dikkat çekici olmaktadır. Yine Suriye'de rejimin yıkılarak İhvan'ın devlet kurması uğruna nelerin yapıldığı, faturasının altından kalkılmayacak boyutlara ulaştığı uzmanlarca ifade edilmektedir.
Özetlersek; "istiklal" peşinde koşanların, siyasi iktidarla yakın ilişki içinde olduğu görülmektedir. Özellikle içeride, bölücü terör örgütünün "devletleşmesi" tamamlanırsa, Türkiye resmen bölünmüş demektir. Irak modeline göre yapılandırılma da gerçekleştirilirse, yani bölgedeki devlet bölücülere; merkezdeki çatı devleti ise ortaklığa ait olacaktır. Maazallah, böyle bir şekillenme, 1923'teki mill” ve üniter Türkiye Cumhuriyeti değildir.
Buna mı "Yeni Türkiye" diyeceğiz?
Bu vahim tablo karşısında, Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu'nun Cumhurbaşkanlığı önemli bir ümit kaynağı olamaz mı?
---------
Not: İsmail Arlı'nın kaleme aldığı, "Beraber 'yürüttük'biz bu yıllarda" kitabı piyasaya çıkmıştır. Togan Yayını olan eser, 17-25 Aralık 2013'te patlayan "Rüşvet ve Yolsuzluk" operasyonlarını merkeze alarak, 1994-2014 dönemine ait yolsuzluk konularına eğilmiş, en ince ayrıntılara inerek, önemli bilgi ve belgelere dayalı pek çok yolsuzluk konusunu incelemektedir. Kitabı okuyunca, meşhur sözü, "devletler yoksulluktan değil, ahlak zaafından yıkılırlar" sözünü acıyla hatırlayacaksınız.