Yeni dünya düzenini de kaçıracağız
TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, TOBB Genel Kurulu’nda küresel trenddeki değişmeleri hatırlattı. Gerçekten 1990’dan beri tırmanan küresel süreç son yıllarda tıkanma noktasına geldi. Dünyada ekonomik ve sosyal konjonktür farklı bir kulvara giriyor.
Türkiye küreselleşme sürecine hızla ve hazırlıksız girdi. Sistemin ve sisteme intibak sorununun neden olduğu, 1994, 2000, 2001 ve 2009 krizlerini yaşadı. Bu krizlerin maliyeti de fakir halkın ve çalışanların sırtına yüklendi.
Küresel süreçte 400 milyar doların üstünde cari açık verdik.. 400 milyar dolar dış borç birikti... Ekonomi son üç yıldır düşük büyüme trendine girdi. İşsizlik yüzde 6’lardan yüzde 11’e tırmandı. Tasarruf oranı yüzde 20’lerden yüzde 12 ’ye geriledi. Orta sınıf tuzağına düştük. 4-5 senedir fert başına gelir 10 bin dolar civarında takıldı, kaldı.
Bu süreçte AKP iktidarının bilerek veya bilmeden devleti yanlış yorumlaması, devletin zayıflamasına ve spekülasyonun hakim olduğu başıboş piyasanın ortaya çıkmasına neden oldu. Rıfat Hisarcıklıoğlu’nun hatırlatmasına rağmen, ne Başbakan, ne de Kılıçdaroğlu bu yeni dünya düzeni arayışından ve Türkiye’nin ne yapması gereğinden bahsettiler.. Oysa ki yeni dünya düzenine intibak edemezsek, bu sefer krizden de ağır, uzun dönemli bir fakirleşme yaşayacağız.
Başbakan ve Kılıçdaroğlu 77 milyonun geleceğini ilgilendiren bu yeni dünya düzeninden neden söz etmediler? Başbakan işin farkında olabilir ve fakat bahsetmek işine gelmez. Kılıçdaroğlu’nun ise işin farkında olmadığı anlaşılıyor. Çünkü hiçbir zeminde bu trendden bahsetmiyor.
Kaldı ki, TOBB Genel Kurulu’nda Başbakan da, Kılıçdaroğlu da devlet adamına yakışmayan tutum sergilediler. Kılıçdaroğlu toplantıya on dakika geç geldi.. Başbakan da tepki olarak onu dinlemeden çıktı.
Küresel sürecin getirdiği en büyük sorun global piyasaya spekülasyonun hakim olmasıdır. 2008-2009 dünya finansal krizi, dünyada spekülatif balonun uzun süre devam etmeyeceğini gösterdi. FED’in parasal genişlemeyi ve likidite artışını önleyecek kararından sonra, değişme fiilen yürürlüğe girdi.
Bu günkü dolara bağlı dünya para sistemi güven vermiyor. Bu sorun da spekülasyonu artırıyor.
Dolara bağlı para sisteminin, IMF ve Dünya Bankası’nın radikal bir şekilde değişmesi gerekiyor.
Her şeyden önce dünyayı dolar hegemonyasından çıkarmak gerekir.
1944’te kurulan dünya para sistemi, bir ons altın eşittir 35 dolar esasına göre şekillenmişti. 1970’li yıllara kadar bu sistem devam etti. Bu sistemin istikrar sağlayıcı bir özelliği vardı. Ancak 1970 ve sonrası, ABD tek taraflı olarak dolar altın ilişkisini bitirdi.
Bugün dolar çok oynak ve istikrarlı değil ve adeta istikrarsızlığın kaynağı haline geldi. Bu nedenle yeni bir dünya parası yaratmak gerekir. Bunun için, ABD Doları, AB Eurosu ve Japon Yeni’nden oluşan ve bu ülkelerin GSYH’ları oranında ağırlık verilerek yeni bir sepete bağlı dünya para birimi yaratmak gerekir.
Altına ve dolara bağlı dünya para sisteminin birer parçası olan IMF ve Dünya Bankası da fonksiyonel olmaktan çıktı. IMF çok tartışılan ve yetersiz bir kurum haline geldi. IMF’nin kota ayarlaması yerine dünyayı daha iyi temsil edecek ve ABD ve zengin ülkeler lobisine kapalı olan yeni bir “Dünya Para İstikrar Fonu” oluşturmak gerekir.
Dünya Bankası dünyada, alt yapı ve diğer yatırımlar için kredi veren bir kurum olarak kalmalıdır. Yoksullukla mücadele Dünya Bankası’nın uhdesinden çıkarılmalıdır. Yoksullukla mücadele etmek için Birleşmiş Milletler’de daha etkin bir organizasyona gidilmelidir.