Yeni anayasaya doğru
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu tarihten bugüne kadar sırasıyla 1924, 1961 ve 1982 olmak üzere 3 ayrı anayasayla yönetilmiştir.
1924 anayasasının, yeni bir devletin kurulmasını ve sistemin oluşturulmasını esas aldığından otoriter bir karaktere sahip olduğu söylenebilir. Çok partili sisteme bu anayasa ile geçilmiştir. Ancak zaman içinde iktidarın, anayasadaki yetkileri kullanarak bir parti diktatoryası yaratması ve iktidardan gitmemek için uygulamalara girişmesi, ülkede istikrarsızlığa neden olmuş ve bunun artmasının sonucunda askeri bir müdahale ile karşılaşılmıştır.
Askeri müdahalenin ardından yeni bir anayasa hazırlanmış ve yönetim yeniden demokratik sisteme devredilmiştir. 1961 anayasası, ülkenin önceki durumla karşılaşmaması için 1924 anayasasından farklı ve özgürlükçü bir yapıda düzenlenmiştir. Bu sefer de dünyada oluşan değişiklikler ile o zamanlar tehlike olarak algılanan ve komünizme kadar varan aşırı sol görüşler, bu özgürlükçü anayasanın yarattığı ortamı istismar etmiş ve ülke bu sefer de bir kaos içine sürüklenmiştir. Bu durum da yeni bir askeri müdahaleyle karşılaşmamıza sebep olmuştur.
Bu askeri müdahalenin ardından yeni bir anayasa hazırlanmış ve yönetim bir kere daha demokratik sisteme devredilmiştir. Bu anayasa, ülkenin tekrar aynı durumlara düşmemesi için, geçmişteki tecrübeler de dikkate alınarak, kurumların birbirlerini dengelemelerini sağlayacak özellikleri de içine alacak şekilde düzenlenmiştir. Bu anayasada, kabul edildiği tarihten bugüne kadar, ihtiyaca göre ve usulü çerçevesinde birçok değişiklik yapılmıştır. 1982 anayasası olarak anılan ve ana hatlarıyla yürürlükte olan anayasa halen geçerliliğini korumaktadır.
Geçen seçimler öncesinde yapılan propagandalarla, sürekli olarak Türkiye’nin mutlaka yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğu şeklinde bir ortam yaratılmış ve siyasiler tarafından halka yeni bir anayasa sözü verilmiştir. Ancak yeni anayasada nelerin yer alacağı, nelerin almayacağı açık bir şekilde ifade edilmemiş, sadece değişmesi gerektiği üzerinde durulmuştur.
Esasen sokaktaki insanın, kendi halinde ve işinde olan normal vatandaşın, mevcut anayasadan bir şikâyeti olmadığı görülmektedir. Onun kaygıları ve istekleri oldukça farklıdır. Fakat ideolojik, etnik veya sosyolojik olarak değişik düşüncelerde olan siyasetçilerin, bu konuyu kamuoyuna sürekli pompalamaları sonucunda yeni bir anayasa yapılması konusu gündemdedir. Yeni anayasa yapımı ile ilgili profesörlere çağrı yapılmış, siyasi partilerde bu konuda komisyonlar oluşturulmuştur. Bu profesörlerden önceki çalışmalarından bildiğimiz bazılarının ve bazı siyasi partilerin komisyonlarında yer alan bilinen kişilerin bilinen yaklaşımları, yapılacak çalışmalar için endişe yaratmaktadır.
Endişe taşıyan konuların başında “Türk” ismine yeni anayasada yer vermeme, “Atatürk” ismini ve inkılâplarını anayasa dışı bırakma yaklaşımlarıdır. Bu nedenle mevcut anayasanın başlangıç bölümü, değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddeleri, 66. madde başta olmak üzere diğer maddelerdeki “Türk” ve “Türk Milleti” ifadeleri mutlaka muhafaza edilmesi gereken kavramlardır.
Anayasalar ideolojisiz, renksiz, tarafsız olamaz. Ait olduğu ülkenin özellikleri, jeopolitik ortam, tehdit algılamaları ve tarihi geçmişi dikkate alınarak; ülkenin varlığı, bütünlüğü ve güvenliğini, halkın refahını ve mutluluğunu sağlayacak şekilde düzenlenir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın da, bu gerçekleri gözeten ve kuruluş felsefesini dikkate alan şekilde olması gerekir. Aksi düşünülemez, siyasi hırs ve doyumsuzluklara alet edilemez, kuruluş felsefesinin ve cumhuriyet ilkelerinin hilafına olmasına müsaade edilemez. Demokratik parlamenter sistem ve kuvvetler ayrılığı prensibi de, bünyemize en uygun sistem olduğu için vazgeçilemez.
Bunların dışındaki düşüncelere ve girişimlere, demokrasi ve hukuk çerçevesinde engel olunması, yeni anayasanın bu esaslara uygun olamayacağının anlaşılması halinde, mevcut anayasada, bugüne kadar yapıldığı gibi, yine aynı esaslara göre yapılacak değişikliklerle yetinilmesinin sağlanması, tüm anayasal kurumların ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının görevidir.